Bu iki kavram arasında sigara kâğıdı inceliğinde mi, bir dağ kalınlığında mı fark var? Herkesin kendine göre bir değişim anlayışı mevcut. İlahi umdeler dışında aslında değişmeyen ne ki... Herkes, her şey, her ân değişmekte. Ağaç büyüyor, insan yaşlanıyor, araç, mesafeleri arkada bırakıyor. Alt sınıftan üst sınıfa geçen talebe değişmiştir. Kasabadan büyük şehire göçen kişinin hayat şekli de değişir. Eğer, insan hayatının "değişim" denen bir gerçeği olmasaydı hayatımızda bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaş ve yaşlılık gibi devreleri olmazdı. Bir düşününüz mesela 40 yaşında dünyaya gelmiş ve hep 40 yaşında bir insan yine aynı yaşta vefat ediyor. Bunun gibi insanın duygu ve kanaatleri de değişkendir. Hoşlanmadığınız birini zamanla sevebildiğiniz gibi tersi de olabilir. İyi bildiğiniz biri hakkında yanılmış olabilirsiniz. Bunun da tersi mümkündür. Değişim bizzat insanda, hayatta ve kâinatta. Gece-gündüz aynı zamanda bir değişim değil mi? Mevsimler değişmiyor mu? Aynı şekilde insanın sosyal ve siyasi olayları algılamaları da değişebilir. Bir zamanlar sosyalist veya komünist olanlar daha sonra liberalliği seçebildiler. Soldan liberalliğe veya sağa kayanlar değişti. Bazıları ise eski hallerinde sabit kaldılar. Kendini değiştirmeyenler, değişenlere "dönek" demekte. Hani bir zamanlar da satılmış sözü gündemdeydi. Bir zamanlar "İslamcı" bilinenler de değişime uyarak bugün kendilerini "muhafazakâr demokrat" kimlikle ifade etmekteler... Değişmek, hayatla eş zamanlı yaşamak, tamam, buna itiraz yok. Lakin değişmekle başkalaşmayı karıştırmamak lazım. Değişmek, ilerlemek, tekâmül etmek gelişmektir. Başkalaşmaksa tehlikelidir. Başkalaşmak, kendi olmaktan, aidiyet dairesinden çıkmaktır. Dininden, dilinden, milliyetinden, kültüründen, teamülünden uzaklaşmak, onlara yabancılaşmak, onları reddetmek başkalaşmaktır. Herhalde değişime öfkeleneler, bu iki kavramı karıştırdıkları için değişene dönek, mürted, hain vs. demekteler. Damga kolay, derinleşmek zor. Saatler, değiştikçe insan değişir. İnsan, kendisi kaldıkça kalitesini korur.