12 Eylül 1980 Darbesinden sonra bütün partiler kapatılmış, onların yerine iki parti kurulmuştu. "İki partili demokrasi", devrin bir kısım aydınının teziydi. Kurulan partilerden biri Halkçı Parti'ydi, diğeri Milliyetçi Demokrasi Partisi. O ara Turgut Özal da ortaya çıkarak Anavatan diye bir parti kurdu. Fakat herkesin kesine yakın kanaati oydu ki Turgut Sunalp'in MDP'si Necdet Calp'in HP'sini arkalarda bırakarak iktidara gelecekti. ANAP hesaba bile katılmıyordu. 1983 seçimlerine bu havada gidildi. İşte tam o sırada seçimler arefesinde bir gün devlet başkanı Kenan Evren, TRT televizyonuna çıkarak Turgut Özal hakkında incitici laflar etti, "şuna bakın, her şeyi ben bilirim, ben yaparım diyor, oylarınızı bu adama vermeyin" kabilinden öfkeler saçtı. Kenan Evren'in konuşması üzerine ne kimse bir şey dedi, ne kimse bir şey yazdı. Kimin haddine? Evren "kapattım" diyor gazeteler, dergiler şirketler kapanıyordu. Türkiye böylesine bir suskunlukla 1983 seçimlerine gitti. Hâlâ herkes, Turgut Sunalp'i başbakan olacak diye düşünmekteydi. Evet, Turgut isminde bir Türk vatandaşı başbakan oldu ama... bu kişi Turgut Sunalp değil, Turgut Özal'dı. Daha fazla uzatmaya gerek yok, hikâye malum. Bu hikâyeyi bilenlerin çoğu da hayatta. Ancak bilmeyenler de var. Onun için minik bir tekrar yaptık. Tekrarı yapmamızın sebebi sayın Demirel... Süleyman Demirel, son günlerde muhalefet lideri gibi. Elhak, polemikte üstüne yok. Yaş 80 olduğu halde azimde de üstüne yok. Türkiye'yi dünyayı çok yakından takip ediyor, en mühimi kitap okuyur. Son çıkış ve tahlilleriyle tek başına muhalefet cephesi gibi. Değinmediği konu kalmıyor. Bunlardan bazılarına katılmamak mümkün değil. Bazıları münakaşa edilir. Bazılarında tamamen hatalı. Demirel'i dinlerken şeklen, zahiren halkın AK Parti iktidarının karşısında yer alacağı gibi bir zehaba kapılanlar olabilir. İşte püf noktası tam da burası. Halbuki aksini düşünmek psikolojik gerçeğimize daha uygun. Eski Cumhurbaşkanını dinleyen halktan AK Parti'ye karşı olanlar bile oylarını ona verebilirler. Bu Türkiye'nin üstü örtülü münevver-halk çekişmesinin tipik bir örneğidir. Bizde vatandaş büyüğüne hürmet eder fakat bildiğini yapar. Tıpkı sayın Evren gibi Demirel de bu noktada halktan, onun tercihlerinden, tasviplerinden, beklentilerinden kopuyor. Demirel başka yerde halk başka yerde. Halk, Recep Tayyip Erdoğan'ı anlıyor ve seviyor. Onun için AK Parti yönetimi, moralini bozmasın. Bu millet daima mazlumların yanında yer alır. Ne var ki Demirel olayından çıkartılacak ders de yok değil. Birkaç kere yazıp söyledik. Başbakan Sayın Erdoğan, eski cuhmurbaşkanları, eski başbakanlar, bazı eski bakanlardan bir müşavere heyeti kurup bunlarla 3 ayda bir olsun bir araya gelseydi şimdi bu manzaralar doğmayabilirdi. Ne yazık ki Recep Tayyip Erdoğan'ın kapısı eski devlet, hükümet adamlarıyla, köşe yazarları ve bazı entelektüellere kapalı. Her şey kitlenin önünde konuşmakla olmaz. Bazı insanların birinci ağızdan bilgilendirilmesi neticede başbakanın, hükümetin ve iktidarın lehine olur. Bunları özel kalem, basın sözcüsü, basın müşavirliği gibi karargâh hizmeti yapan birimlerin ifa etmesi gerekirken bir kopukluktur sürüp gidiyor.