Demokrat Sezer

A -
A +

Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyu önüne ilk dikkat çekici konuşmayla Anayasa Mahkemesi'nin 32. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle çıkmıştı. O zaman yüksek mahkemenin başkanıydı. Sezer, bahse konu nutkunda hukukun üstünlüğü, demokrasinin aksaksız işlemesi ve hürriyetler üzerinde durmuş, cesur bir çıkış yapmıştı. Tabiatiyle o esnada cumhurbaşkanı olacağı ne kendilerinin ne kimsenin aklındaydı. Derken devletin zirve noktasına seçildi. Oraya geldikten itibaren de şöyle bir profil çizdi. İyi bir aile reisi, hukuka tam bağlı, demokrasiye, insan haklarına , hürriyetlere gönül vermiş, tutumlu daha doğrusu israftan kaçınan mütevazı, az konuşan beyefendi bir kibar zat. İlk zamanlarda haliyle bir çekingenlik vardı. Şimdilerde giderek tecrübe kazandığı ve bu tecrübeyle devlet işlerine daha fazla girdiğini memnuniyetle müşahede etmekteyiz. AB için yaptığı Avrupa ziyareti bunun son ve güzel örneğidir. Öyle de olması lazım. Artık o makamda oturanların Çankaya Noteri denecek pasiflikte olduğu günler geride kalmıştır. Sezer, her ne kadar Turgut Özal ve Süleyman Demirel kadar delişmen bir Cumhurbaşkanı değilse de asla bir Çankaya Noteri de denemez. Vasıflarını yukarıda sıraladık. En önemli karakteri ise tarafsızlığı... Bu çok değerli ve lazım. Cumhurun/ halkın başkanı komünistin de dinsizin de dindarın da Türkün de gayrı Türk'ün de temsilcisi. Orası bütün kuvvetlerin birleştiği ortak nokta. Bundan dolayı bitaraf kalması mutlak lazım. Bugüne kadar bu karakterine hiç gölge düşürmedi. Bundan sonra da düşmemesi lazım. Çankaya ile hükümetler arasındaki gerginliklerin çok zararını gördük. En büyük zararsa şu malum ve meşhur anayasa kitapçığı atma hadisesinden dolayı çıkan ekonomik krizdir. Bu krizin vatandaşlara ve memlekete nelere mal olduğu ortada. O hadise için şimdi taraflardan hiç biri iyi ettik demiyor ve demez. Fakat önemli olan hataların işlenmemesi. Cumhurbaşkanının 29 Ekim Resepsiyonundaki birkaç cümlesi çok çekilip-sündürülecektir. Tarafsız cumhurbaşkanının AK Partiye muhalif hatta tavırlı olduğu gibi kasıtlı bir imaj uyandırılmak istenecek, Cumhurbaşkanlığı kullanılmaya tevessül edilecektir. Halbuki sayın Sezer, üstelik bir protokol ortamında hazırlıksız bir halde yöneltilen bir suali cevaplandırırken sadece anayasanın ilgili maddesini hatırlatmıştır. Gerek Ahmet Necdet Sezer'in gerekse Recep Tayip Erdoğan'ın dedikleri herhangi bir peşin hükme kapılmadan soğukkanlılıkla tahlil edildiğinde her iki söylemde de yanlış yoktur. Cumhurbaşkanı haklıdır çünkü başbakanı anayasanın kendisine verdiği vazife icabı TBMM üyeleri arasından seçecektir. Ancak Sezer'in medyaya intikal eden konuşmasında sanki TBMM üyelerinden birini değil de onların arasındaki liderlerden birini seçme temayülündeymiş gibi bir intiba alınıyor. Erdoğan da haklı. AK Parti genel başkanı başbakanı seçeceklerini söylemiyor. Köşke arz edilecek başbakan adayını belirleyeceklerini ifade ediyor. Üstelik bunu kendisinin tek başına değil yetkili kurulların yapacağını bilhassa hatırlatıyor. Seçimleri kazanmış bir partinin başbakanın kendi aralarından görevlendirilmesini beklemek haklarıdır. Teamül de bu yönde. Buna rağmen sayın Sezer'in bugüne kadar çizdiği demokrat ve tarafsız kimliğiyle uyuşma şansı düşük bir üslupla "O mu seçecek? Ben seçeceğim" tarzı ifadeleri muhakkak ki ayaküstü ve hazırlıksız olmanın mahsulüdür. Zaten sayın Sezer'in çok itinalı ve az konuşmasının sebebi de budur. Spekülasyonlara meydan vermek istemiyor. Ne var ki aydınlatıcı bir açıklama olmazsa bundan böyle spekülasyonlar ayyuka çıkacaktır. Nasıl ki toplumun büyük çoğunluğunu temsil eden partilerin meclis dışı kalması yanlışsa yine toplumun büyük bir kesiminin cumhurbaşkanlarını herhangi bir parti taraftarı gibi görmeleri de yanlış olur. Bu görüntüden sakınmak lazım. Keza Erdoğan da öyle. Köşk davet eder veya randevu beklemem tarzı sözler erken ve gereksizdir. Özal-Evren gerginliğini, sonra birbirlerine sarılmalarını sonra da ahenk içinde çalışmalarını hatırlamalı. Turgut Özal'ın başarıları üzerinde duruyoruz. Peki Cumhurbaşkanı Kenan Evren zorluklar çıkartsaydı Özal o kadar rahat çalışabilir miydi? Sayın Cumhurbaşkanımıza bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz. Özal vefat ettiğinde milyonlar ardı sıra yürüyordu. Binlerce pankart ve slogan oluştu. Fakat spontane, doğaçlama, re'sen yükselen ve sıradan bir karton üzerine yazılı şu sözler O'nu özetledi, herkesin fikrine tercüman odu. "Demokrat, Dindar ve Sivil Cumhurbaşkanı" Bu üç özellikten sonuncusuna zaten sahipsiniz. Ortadaki hususiyet kalbi ve şahsidir kimse kimseyi bilemez, sizden beklediğimiz demokratlıktır. Sizi öyle tanıdık, öyle kalmalısınız. Muhatabınız ister AK Parti olsun ister LDP ister ister BBP ister CHP isterse TKP. Onları size halk muhatap ediyor, başkanı olduğunuz halk. Ülkenin yeni gerginlikleri taşımaya tahammülü yok. Aksine yeni bir sayfanın açılmasına muhtacız.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.