Yetim-i akran olmak

A -
A +

Türkçe, son bir asırda harfte, elifbâda soykırım, kelimede ırkçılık yaşadığı için mâruz kaldığı görülmemiş kötülüklerden dolayı bugün melez dil olma durumuna sürüklendi. Oysa Kanunî Çağında hudutlarımızı 23 milyon 400 bin km2’ye ulaştırırken diğer yandan lisanımızı da âlim, evliyâ, şâir ve mütefekkirlerimizin kalem, kelâm, gönül ve tefekkürleriyle imparatorluk dili yapmıştık…

 

Hemen her birimizin lisede edebiyat ders kitabını okuduğumuz Nihad Sâmi Banarlı’nın güzel bir sözü vardır. Yahya Kemâl ufkundan nasîbli merhum şöyle der:

 

-Ecdâdımızın fethettiği topraklar, vatanımız olduğu gibi onların fethettiği kelimeler de özbeöz Türkçedir!..

 

Bu cümle, her nev’î ile ırkçılığa reddiyedir. Milliyet, cehâlet yahut ihanetle yanlış tefsir edilerek varoluşumuz, "küçük olsun, benim olsun!" kısırlığına sürüklenirse; ülke, daralır, lisân, kabile dili kifâyetsizliğine geriler. Bizim 20’nci asır hazîn hikâyemizin, bir başka ve fakat taş gibi hakîkat olan bir gereceği de budur. Şuraya kadar sarf etiğimiz 132 kelimenin anlam arayışı, başlıktaki "yetim-i akran olmak" sözü içindir. Bu da lügatlerimizdeki nice on bin kelime ve deyim gibi ilim, edebiyat ve kürsü ve gündelik hayatımızın zenginliklerindendi. Bugünse diğer benzerleri gibi terk edilmişliğin anlaşılmazlığına düşmüştür. Mevzubahis lafzı, açıp izâh etmek maksadıyla "yetim" ve "akran" kelimelerine ve ardından da "öksüz"e temas edeceğiz:

 

Yetim, babası vefât etmiş çocuğa; öksüzse annesi ölmüş yahut hem annesi ve hem de babası ölmüş çocuğa denir. Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselâm- önce yetimdi sonra öksüz de oldu. Yetim kelimesi Arapça iken, öksüz, eski Türkçede anne demek olan “ögsüz”den gelir. Bugünse yaşayan Türkçede "yetim ve öksüz" diyerek müteradif, eş anlamlı olarak ve yek diğerinin yerine de kullanmaktayız. Akran da Arapçadır ve yaşıt, yaşdaş demektir. O hâlde görüldüğü üzre "yetim-i akran" olmanın insanın, yaşıtından yetim kalması anlamında olduğu anlaşılmaktadır. En kısa söyleyişiyle "arkadaştan yetim kalmak"tır. Pekâlâ böyle denemez miydi? Denebilirdi. Lâkin, bunun öteden beri böyle söylenerek gelmesi gerekirdi. "Arkadaştan yetim kaldım!" demeyiz. Hukukçu, kanunun dilini istediği gibi değiştiremeyeceği gibi konuşan veya yazanlar da kelime, deyim ve atasözlerimizi sağından-solundan eğip-bükemez, değiştiremezler. Bakınız hemen her gün kullandığımız "akıllı-uslu" diye bir tabirimiz vardır. Bilhassa anneler, 4-6 yaş aralığındaki çocuklarına "…sen, burada akıllı-uslu otur, ben hemen geliyorum!" şeklinde tembihte bulunurlar. Buradaki akıl Arapçadır, "akl" yâni akıldır; uslu Türkçedir ve o da akıldır. Ama o anne, çocuğuna "akıllı akıllı otur" demez veya belki der. "Uslu, uslu" der. Ama diğeri, telaffuzda yer etmediğinden kullanmak pek hatıra gelmez. Bu sebeple yaşıtlık, başka bir ifade değil "yetim-i akran" sözüyle ifâde edilir. Bu bir kalıptır ve Türkçenin kanunu gereğidir. Dilimizde iki Arabî kelimeyle tamlama yapmışız. Bugün bu terkip, yarın başka bir cümle, sonrasında diğer bir kelimenin değiştirilmesi Süleymaniye Câmiî Şerîfi’nin duvarlarındaki taş tuğlalardan her gün birini alıp götürmek gibi olur ki gün gelir ortada böyle bir "ulu mâbed" kalmaz, girişte izah ettiğimiz cürmler tekrarlanmış olur…

 

Bu yazının kaleme alınma sebebi şudur:

 

7 Ekim 2025 Pazartesi günü öğle saatlerinde salı günkü makalemi yazmaktaydım. Telefonum çaldı, isme baktım ve korktum. Evet, korktuğum olmuş, 40 küsur yıldır çok yakın arkadaş, ailece dost olduğumuz Ömer Faruk Turan Beyi kaybetmiştik. Değerli oğlu Cüneyd Turan, ilk aramaya bizden başlayarak vefat haberini veriyordu. Azîz arkadaşımın son bir-iki yıldır bâzı rahatsızlıkları olmuş, fakat onları arkada bırakmıştı. Cuma akşamı ve cumartesi günü kendisiyle konuşmuş ve yakın bir tarihte kahvaltı yapmaktan söz etmiştik.

 

Haber üzerine yazı işlerimizin beyefendi ismi Ahmet Demirbaş’a ilk hâli bitmiş olan makaleyi gönderemeyeceğimi haber verdim. Çünkü bundan bir saat evvel "yazıdayım, inşallah, 17.00’den önce gönderirim" diye bilgi vermiştim. Bu yazışmaların ardından artık merhum olan kardeşime koştum.

 

Gözyaşının dökülme vakti gelmişse, insanın kendisi de kimse de mâni olamaz, dökülecektir. Cenâze namazı, salı günü öğle namazını müteakiben kılındı. Helâlleşme oldu. Sonra da Ayazağa Yeni Mezarlık’ın yolu tutuldu. Arkadaşımızı, insanın çam kokularını ciğerlerine kadar hissettiği tertemiz İstanbul toprağına defin ve yüce Allah’ın rahmetine tevdî ederek vedâlaştık. Değerli kardeşim İsmail Kapan da oradaydı. Faruk Turan, İsmail Kapan ve bendeniz, uzun aralıklarla da olsa arada bir, bir yerde toplanır, sohbet eder, ahvale dâir istişârelerde bulunurduk. Bu toplantılarımıza "Amele Toplantıları" adını vermiştim. Kabir kazılırken, Kur’ân-ı kerîm tilavet ediliyordu. İsmail Beyi o esnada fark etmiştim. O ân aklıma birden şu cümle geldi "Son Amele Toplantısını Ayazağa Kabristanı"nda yaptık. Cümleyi, bir kâğıda yazıp yanımdaki insanın yardımıyla İsmail Kapan’a ulaştırdım. Definden sonra tâziyeleşip ayrılırken "cümleyi okuyunca ciğerime işledi" dedi.

 

Şu nakledilen, esas itibariyle bir şehâdet, bir hayat hikâyesidir. Çalmadan-çırpmadan, kırmadan dökmeden… sırat-ı müstakim üzre tertemiz bir hayat yaşamış bir güzel insanı nisan yağmuru eşliğinde ebediyete uğurlamıştık…

 

Acı haberi alınca sevenlerimiz, Allah’ın merhametli kulları, dua ederler ümidiyle haberi iki satır hâlinde hem Instagram’da ve hem de X’te verdik. İkinci mecrâdaki cümleme "yetim-i akran oldum" diye başladım. Çok eminiz ki bırakınız üniversite mezunlarını veya sokak ve çarşı-pazardaki insanı, bâzı akademisyenler bile bu sözü anlamamışlardır... Onun için mevzu, bir edebiyat dersine dönüşse de kalemin dizginlerini çekmedik.

 

Asıl gündem budur!..

 

Ölen, sadece vâdesi yetenler değil. Türkçemiz, ilmimiz, irfanımız da gün gün ölmekte…

 

Hâtime:

 

Yarım asra yakın arkadaşlığımız boyunca Ömer Faruk Turan adlı bu güzel insandan hiç incinmedik. Biz, O’ndan râzı ve memnunuz Rabbimiz de râzı ve memnun olsun.

 

Çok duâ alanlardan olsun.

 

İyilik defteri kapanmasın.

 

Âmin.

 

 

 

Rahim Er'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe11 Nisan 2025 10:17

Allahü teâlâ rahmet eylesin. Geride kalanlarına sabır, sıhhat ve âfiyet versin...

Rasim Duman10 Nisan 2025 20:42

Amin.