Güneydoğuda şehirler, mahalleler, evler teröristlerden tek tek temizlendi. Vatan toprağı kurtarıldı. Güvenlik güçlerimiz, buralara bir filin züccaciye dükkânına girmesi gibi girmedi. Büyük itinayla hareket edildi. Belki geç oldu ama netice alındı. Vatandaş, devleti yanında gördükçe kendine geldi. Terör örgütü ve partisi taban kaybetti. Şimdi o harabeye dönen evlerin, mahallelerin daha güzelleri yapılacak.
Askerimize, polisimize, özel kuvvetlerimize, jandarmamıza, korucumuz ve emeği geçen herkese milletçe müteşekkiriz. Olağanüstü bir sabır, gayret ve azimle çok büyük bir iş çıkarttılar. Bugünler bir dönüm noktası olacaktır. O mürâi Barış Süreci'nin yapamadığını kahramanlarımız yaptılar.
Sanılmasın ki bu zafer, yalnızca bir silahlı terör örgütüyle mücadele ederek kazanılmıştır. Bu savaş, yedi düvele karşı verildi, veriliyor. Düveli muazzama, bir asır evvel olduğu gibi yine üstümüze gelmektedir. Şu var ki bir asır evvel mertçe kavga edilmekteydi, açıkça saldırıyorlardı. Biz de vatan müdafaası yapıyorduk. Bu defa içerden taşeronlar buldular. Yoksa malum örgütün insan unsuru dışında neyi vardı? Para ve silah, bize dost görünen devletlerden onlara aktı ve akmakta. Askerimiz, polisimiz... buna rağmen Ezanı, Bayrağı, Vatanı ölüme aldırmadan serseri kurşun ve tuzakların üzerine giderek savundular ve zafer kazandılar.
Bunlar cephedeki kahramanlar. Zaferin bir de evdeki kahramanları var.
Güneydoğu Zaferi'nin meçhul kahramanları kadınlardır; Destan Kadınlar. Bu Destan Kadınlar, oğlu şehid düşen analardır, kocası şehid düşen eşlerdir, nişanlısı şehid düşen nişanlılardır, sözlüsü şehid düşen sözlülerdir. Onların o vakur hâllerini büyük bir takdirle takip ediyoruz. Her biri bir kahramanlık abidesi. Beşer olma gereği tabut başında gözyaşı dökseler de kendilerini hiç kaybetmiyorlar. Bazıları gözyaşlarına bile hakim olmaktalar. Aslan gibi Mehmedleri, Ahmedleri hayatlarının baharında cennet yoluna dönüşen kara toprağa teslim eden bu kadınlar, o ân öyle bir şey diyorlar ki belki de o sözler, kurşundan da bombadan da daha tesirlidir. "Niçin ağlayacağım, vatan uğruna evlât şehit verdim; Allah, her anaya şehit anası olmayı nasip etesin!" diyenler çıkıyor. Ölen evlâdının adını söyledikten sonra "arkada iki evlâdım daha var... beş evlâdım daha var hepsi fedâ olsun!" diyerek düşmana gözdağı veren analar görülüyor. Ya o gencecik eşlere, nişanlılara, sözlülere ne demeli? Gencecik eşlerden bazıları yeni hamile, bazılarının bebekleri bir kaç aylık. Nişanlılar, sözlülerse yirmili yaşlarındalar.
Bu genç kardeşlerimizden, kızlarımızdan bazıları belki de hiç evlenmeyecekler. Bebekleri olanlar yavrularını yetiştirecek. Bazı nişanlılar, sözlüler, belki de başkasını bir daha sevemeyerek bir ömrü solmayan hatıralarla öylece arkada bırakacaklar.
Güneydoğu Zaferi'ni, ecdadının evlâdı bu kadınlara borçluyuz. Dişi kuş, sadece ev yapmıyor; zafer de kazanıyor. Kadınlarımız, cephedeki yiğitlere tükenmeyen destekler vermeselerdi; onlar, bu kahramanlıkları gösteremezlerdi. Çünkü onların rol modeli, Sevgili Peygamberimizin ilk günden itibaren en büyük destekçisi olan Hazreti Hatice Validemizdir.
Ümidimiz o ki bu Destan Kadınlara, o analara, eşlere, nişanlılara, sözlülere Hazreti Hatice sahip çıkacaktır. Ezan-ı Muhammediye'ye sahip çıkana hem Peygamberler Peygamberi ve hem de O'nun asîl zevcesi sahip çıkar.