Dik durmaya devam

A -
A +

İşgalden beri Kerkük'ün nüfus yapısıyla oynana gelindi. Sürekli olarak şehre Kürt nüfus aktarıldı. Bunların bir kısmı hakîkaten Kerküklüydü. Saddam Hüseyin, onları sürmüştü. Geri döndüler. Fakat bu mazeret vesilesiyle nüfusu altüst eden transferler yapıldı. Şimdi doyma noktasına gelmiş bulunuyor. Bütün bunlar Amerika'nın himayesinde oldu. Washington, tezkerenin geçmemesi intikamını türlü yollarla almaya tevessül etti. Bunlardan biri ve en önemlisi Kerkük'ü Türk şehri olmaktan çıkartıp Kürdistan'a merkez yapmak isteyen Irak Kürtlerine engel olmayarak destek vermek. Diğeri Kandil Dağındaki bölücü örgüt varlığına müsamaha etmek. Sonuncusu da Türk milletinin ciğerini dağlayan malum çuval vak'ası. Kürt nüfus, Kerkük'te kahir ekseriyet haline gelince bu defa referandum gündeme getirildi. Bu referandumla Kürt yönetimi istediği sonucu alma peşinde. Niyet böyle... Fakat Ankara, iktidarı ve muhalefetiyle son derecede kızgın. TBMM gizli gündemle toplanıyor. Başbakan arka arkaya beyanatlar vermekte. Çıkışların hedefi doğrudan Beyazsaray. Sayın Erdoğan, "Kerkük'te olup-bitenlere seyirci kalamayız" diyor ve ekliyor "konuşmak için başkasından izin alacak halimiz yok". Terörle mücadele koordinatörü Edip Başer'in dedikleri Başbakanınkinden de sert. Hatta Edip Paşa, dehşet verici tablolar çizmekte. Buna göre referandum, bombayı ateşleyen fitil olacak. Paşa, "Kerkük, Bağdat olur ve kargaşa Türk sınırlarına kadar yayılır" haberini vermekte. Türk kamuoyunda AB, ABD sempatisi sür'atle düşerken milliyetçilik giderek tırmanmakta. Seçimler de bunu bu yönde tetikliyor. Milli his, aynı ortak sevinç ve öfkeyi duymanın adıdır. Türk mâşerî vicdanı batıya karşı rencide olmuş vaziyette. Fakat ilginç olan şu. Türk tarafı başbakanından muhalefet liderine, ondan koordinatörüne kadar gayet sert açıklamalar yaparken ABD, başkanından dışişleri sözcüsüne ve Ankara büyükelçisine kadar inanılmaz yumuşaklıkta karşılıklar vermekte. Washington sertliğe doğrudan muhatap olmaktansa ısmarlama Irak idaresi ve muhtar Kürt tarafıyla dolaylı cevap vermeyi uygun bulmakta. En son açıklama ABD dışişleri bakanlığı sözcüsü Tom Casey'den geldi. "G.W. Bush, Türkiye ile iş birliğine hazır" diyor. Bu açıklamayı neden Beyazsaray sözcüsü yapmaz, bu bir. İkincisi şimdiye kadar nerelerdeydiniz? Amerika, "işte buradayız" deme babında dün öğleden sonra Mahmur Kampına PKK'lı militan avı için operasyon düzenledi. Baskın bir tiyatro mu, samimi mi, devamı gelecek mi? Bunlar, baskınların devamının gelip gelmemesiyle belli olacak. Ağza bir parmak bal çalıp Türkiye'nin tansiyonunu düşürmek için bir taktik gerçekleştirilme ihtimalini elbette göz ardı edemeyiz. Artık G.W. Bush, bile hatalarını itiraf etmekte. ABD bölge için Türkiye'ye kesin olarak muhtaç. Ankara dik durmaya, devam etmeli. Eğer kararlılığımız devam ederse referandum yapılamaz. Yapılamayacağa da benziyor. Sular bulanmadan durulmaz. Yeter ki seyirci değil, aktör olabilelim. Zaten demokratlar iktidar olunca her şey sil baştan ele alınacaktır. O zaman Türkiye'nin değeri daha çok artacak. Bizim seçimler, ardından Amerikan seçimleri... Bunları yol kazasına uğramadan atlatmaya bakalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.