Nihayet Saddam Hüseyin el Tıkrıti hakim önüne çıkartıldı. Nereden nereye? Kimse, ne oldum dememeli. İnsanların ayaklara kapandığı diktatör de olsan kader bir başka son hazırlayabiliyor. Yargılama, bir gecikmiş süreç, Amerika, işgal devam ederken yargılama yapmak istemiyordu. Yetki devrinin hemen peşinden devrik diktatör mahkeme huzuruna çıkartıldı. Hakkında bir çok suçlamalar var. Başlangıçtaki iddialar Kuveyt'in işgali ve Halepçe katliamı... Bu dâvâ çok konuşulacak. Önümüzdeki günlerin değişmez gündem maddelerinden biri, diktatöre denilenler ve diktatörün dedikleri olacaktır. Mahkemenin rolü önemli. Hakimler hakkında bir bilgimiz yok, hangi hukuka dayandıklarını da bilmiyoruz. Yargılanan kim olursa olsun kararın düzgün olması gerekir. Bunun için de hazırlık tahkikatı esaslı şekilde yapılmalı, sanık konuşturulmalı, savunma susturulmamalı, şahitlere baskı yapılmamalı, deliller düzmece ve tertip olmamalı vs. vs... Hakimin hakimliği böyle zamanlarda belli olur. Hukuk, olağanüstü zamanda da soğukkanlılığını korumalı. Mesela Abdullah Öcalan muhakeme edilirken hakim ve savcılarımız fevkalade hassas ve tarafsız davrandılar. Mahkeme reisi çok kibardı. Buna rağmen AİHM mırın-kırın edebilmekte. Sanığın davranışları sürpriz değildir. Asıl suçlu olarak Bush'u gösterip, Kuveytlilere hakaret etmiştir. "Nerede nükleer silahlar?" diye soracaktır. Daha sanıklar birbirlerini suçlayacaklardır. Karanlıkta kalmış bir çok skandal ve hadise sanık ve şahitler konuştukça ortaya çıkacaktır. İlk günden dikkat çekici olan şudur, fotoğraf, görüntü servisi yapılıyor fakat konuşmalar, Amerika tarafından sansürlenmekte. Cezaevi de Amerikalıların elinde. Hakimlerin kaç yıllık hakim oldukları, hukuk tahsil edip etmediklerini bilmiyoruz. Eğer ısmarlama, göstermelik, işgal kuvvetleri mahkemesi olursa sanık kim olursa olsun tarih iadeyi muhakeme yapar, sanıklar yer değiştirir. Kararın ne olacağı önceden belli. Yine de vicdani olmalı. İşgal olsa da olmasa da adalet var olmalı. Zulüm yapan bir zanlı dahi muhakeme edildiğinde karar adil olmazsa netice yine zulüm olur. Cezanın ibretlik unsuru ortadan kalkarsa kitleler için sahipleneceği bir mağdur meydana gelir. Onun için siyaset adaletten uzak durmalı. Şayet şu günkü Irak'ta adalet varsa. Bu dava aynı zamanda bu soruya cevap olacaktır. Ne diyorduk? "Ne oldum" dememeli. Kim, roman yazan, devlet yöneten, başkumandanlık yapan, dünyaya kafa tutan, "canım, kanım sana feda ya Saddam!" diye yüceltilen şu adamın yerinde olmak ister?