Aslında Fransa bir kompleks içinde, aşağılık kompleksi duyuyor. O, bugün bir anlamda eski gücünü yitirmiş ve sıradanlaşmış bir ülkedir. İngiltere-Almanya-Türkiye üçgeninde ikinci derecede yer alıyor. Libya'da Türkiye, doğru siyasetiyle yüksek başarı kazanırken, Sarkozy filozof götürmüştür. Franszılar, başkanlarının büyücü götürmediğine şükretsinler. Aynı zamanda tarih korkusunda. Türkiye'nin Akdeniz etkinliğinden de ciddi mânâda endişe ediyor. Bu sebeple bugün Ermenileri kullanmaya kalkıştığı gibi yarın Yunanlıları da kullanmak isteyecektir. Devamında Türkistan Türklüğü gelebilir. Sarkozy, Ankara'da koltuğunun altına Kanuni'nin mektubunun verilerek yarım gün içinde gönderilmesinin intikamı peşinde. Şaşkın çoban üslubuyla baş çektiği bu mantıksız politikada gaye Ermenilerin yaşadığı tarihi acı değil, Fransız menfaatidir. Onun için Ermeni kozunu sonuna kadar kullanacaktır. O kadar ki 1915'in yüzüncü yılında, 2015'te daha da azgın saldırılar olabilir. 2015'in provası yapılmakta. Bugünden itibaren Türkiye ile Fransa arasında savaş vardır. Bu bir sıcak savaş değildir. Ancak bu bir diplomatik savaştır. Bir kaç gündür yazdığımız gibi Ankara, topyekun taarruz yapmalıdır. Bu cümleden olarak Selçuklu Devletinden bu tarafa bin yıl birlikte yaşadığımız Ermenilerle tekrar dostluk köprüleri kurulmalı, Fransa'da Sarkozy muhalifi parti, yazar, gazete, dergi, televizyon ne varsa destek verilmeli, orada yaşayan 500 Bin Türk, STK olarak teşkilatlandırılmalı, Avrupa'daki diğer Türkler buradayız demeli, bugün dahi Fransa sömürgesi olan ülke halkları uyandırılmalı, Avrupa, Orta Doğu ve dünya devletleri yanımıza alınmalı, ekonomik yaptırımlar en tavizsiz şekilde uygulanmalıdır. Fransa 2011 Sarkozy kanunuyla 1789'u bitirmiştir. Adalet, eşitlik, hürriyet ilkelerinden hürriyet, bu memlekette bugünden sonra iflas etmiştir. Malum kanuna göre her kim 'Ermenilere karşı soykırım yapılmamıştır' derse hapse girecektir. Bin gönüllü Türk gidip Paris'in ortasında megafonla bunu ilan etmelidir. Bu kanunun akıl ve mantık tarafı yoktur. Hotanto kabilesinde görülse dahi yadırganır. Fransa'da fikir özgürlüğü bittiği gibi, devlet görgüsü de bitmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mevkidaşı Nicolas Sarkozy'yi aradığı halde telefona çıkmama kabalığı yapılmıştır. Kendine güvenen çıkar ve şakır şakır tezlerini sıralardı. Bütün bunlar olurken AB'nin, Avrupa Konseyinin ve İİT'nin susması ise yanlıştır. Sarkozy'nin yaptığı, Almanya'daki neonazi akımını da cesaretlendirebilir