Diplomatik taarruz

A -
A +
Başbakan Tayyip Erdoğan, Washington, DC'de  Başkan Obama ile zirve yaptı. Şüphesiz ki her şey kamera önünde açıklanmaz. Müsbet gelişmeler mümkün. Ama Amerika'nın Suriye meselesindeki ihtiyatlı siyasetinin değişmediği görülüyor. Çünkü Irak ve Afganistan, Amerika'ya pahalıya mal oldu. Hazine, ağır borç altında. Bütçe yapılamamakta. Suriye'ye sıcak müdahale imkânsız. Obama'nın Pekin ve Moskova faktörleri sebebiyle BM'den uçuş yasağı çıkacağına inanmadığı anlaşılıyor. BM  Güvenlik Konseyi'nin yeniden inşaı gibi bir gündemi olduğunu  da sanmıyoruz. O halde Suriye'de kan dökülmeye devam edecektir.
Türkiye,  iktidar olarak da azınlığa düşen Baas rejimi ve dolaylı olarak da Tahran, Moskova ve Pekin'le baş başadır. Başbakan, DC'de iken bunu gördü ve -herhalde- Moskova'ya gideceğini bu yüzden dile getirdi. Ancak sadece oraya değil, Pekin, Tahran, Paris, Berlin, Londra, Kahire, Amman, Erbil, -belki- Bağdat ve Körfez ülkelerine de gidilmeli.
Diğer taraftan muhalifler, ciddi biçimde teşkilatlandırılıp silahlandırılmalıdır. Suriyeli muhalifler, mütecanis/homojen bir halk değil. Bu itibarla bir hakim ağırlıkla şekillenmeleri gerekmekte. Bizdeki sayıları  yarım milyona yaklaşıyor. Onlardan Reyhanlı'da merhametimize sığınmış insanları, dövüp-söverek, öldürerek Türkiye'yi terke zorlayanlarla bizim alakamız olamaz. Mülteci nüfus, kahir ekseriyetiyle mazlum insanlar. Evlerini, vatanlarını terk zorunda kalıp göçmüşler. Ama Suriye, İran, Rusya ve daha başka devletlerin ajanları bunların arasındadır. Ajanların Türk-yabancı çatışması çıkartma tehlikesi her zaman mevcut. Reyhanlı'da yapıldı. Ve bu yapılan hepimizi mahcup etti.
Nereden bakarsak bakalım. Beşar Esed'in gitmesi bir zaruret olarak görünmekte.
Moskova, Tahran, Pekin  ve artık  Bağdat,  onun  gitmesini menfaatlerine mugayir saymaktalar. Amerika, ayranı üfleyerek içmekte,  AB ise ortalarda görünmüyor. İran, Şam'a silah ve dolar sevk etmekte. Moskova ve Pekin'e rağmen BM'nin hiçbir aleyhte karar alması mümkün değil.
O zaman yapmamız gereken, diplomatik taarruzdur. Dünya kamuoyunu ayağa kaldırmaktır. Yabancı ülkelerdeki STK'larla lobileri harekete geçirmektir. Üstüne üstüne gitmek. Suriye'ye kim destek oluyorsa oralara çıkarmalar yapmak. Diğerlerini doğruya inandırmak.
Ankara istese de bu drama seyirci kalamaz "neme lazım" diyemez. 90 sene evvel  Şam'la Şanlıurfa'nın farkı yoktu, bugün de farkı yok. Şam-ı şerif,  Baas rejiminin işgaline uğradıysa yabancılaşmadı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.