Dış politikada ebedî dostluklar mı varmış?

A -
A +
Yüksek hedeflerimiz nelerdir?
İlkin "2023 Büyük Türkiye" hedefi.
Bunu takiben de "2071 Cihan Devleti Türkiye" hedefi.
Bu ikisinin arasında da Şarkî Roma payitahtı Konstantiniyye'nin 29 Mayıs 1453'te bir güzel emîr ve o güzel emîrin güzel askerleri tarafından fethedilmesinin 600. Seneyi devriyesi kutlamaları var...
Yıllar evvelinde 2023 ve 2071 Hedeflerini ilk defa dile getirdiğimizde şöyle  yazmıştık:
-26 Ağustos 2071 Tarihinde Türkiye'nin başında  bulunanlar, o gün artık yeniden Cihan Devleti olduğumuzu ilân edebilmeliler.
Böyle demiş ve makalemizi şu cümleyle bitirmiştik:
-Deden yaptı, sen de yapabilirsin!!!
Peki, biz, 2023  Zirvesiyle 2071 İhtişamına yürürken herkes, etrafımıza toplanıp bisiklet yarışı seyredercesine alkış mı tutacaklardı? Dış politikada ortaklık, ittifak, dostluk, stratejik ortaklık... ânlık, günlük mevsimlik çıkara dayalı sözlerdir.
Hırıstiyan dünya, İstanbul'un fethini daha hazmetmedi ki hayata geçiremedikleri Sevr'i ihmal etsinler. Endülüs'te İslam hâkîmiyeti 800 Sene sürdü. Haçlılar 800 Sene sonra itikaden çürümeye başlamış, fiilen birbirine düşmüş Endülüs'e girerek taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadılar. Bu toprakların çocukları, 2071'i düşünürken bazıları da Endülüs'le bilenmekteler.
Biz Müslümanlar, Yahudiler gibi Hazreti Musa'yı -aleyhisselam- ve Hıristiyanlar gibi Hazretiİsa'yı -aleyhisselam- bir millete veya tarafa mal etmeyiz. O ulu Peygamberler yaşadıkları devirdeki bütün İnsanlığın Peygamberi ve İslam îmânının olmazsa olmazlarıdır. Halbuki sözü geçen iki akîde mensupları Sevgili Peygamberimizin nübüvvetini ve risaletini kabul etmezler. Bu itibarla Peygamberler Peygamberinin Peygamberliğini ilk tebliğe başladığı milâdî târihî unutmazlar:
O dünya, 611'i 1071'i 1453'ü unutmadı.
12 Eylül 1683'te II. Viyana'da kazandıkalrı başarıyı da unutmuyorlar. Sultan Vahideddin'in imzalamayıp hayata geçmesini engellediği 10 Ağustos 1922 Sevr Muahede taslağını da hiç unutmayacak gibi görünüyorlar.
Artık "yurtta sulh, cihanda sulh" çaresizlik günlerinde değiliz. Bir muhasebe içindeyiz. Bugünü yalnızca bugünden ibaret görüp yorumları bunun üzerine inşa etmek sağlıksız sonuçlara götürür:
-Niçin komşularla sıfır ihtilaf günlerinden yalnızlığa geldik?
O gün kendi şartları içinde değerlendirilir, bugün kendi şartları içinde. Ne ihtilafların sıfırlanması mutlaktır ve ne de yalnız kalmak mutlak. Eğer, seyreden değil de oyun kurucu olacaksak bedeli ödenecektir. Bugün Türkiye, büyük hedeflere yürürken elbette her şeyle karşılaşacak. Dış politikada ebedî dostluklar olsaydı ASALA, PKK, DHKP-C vs. olmazdı. Onları himaye edenler kimlerdir?
Efendim, Beyaz Saray sözcüsü, Başbakan Erdoğan'ı kınadı.
Türkiye Başbakanı, "Mısır'daki darbenin arkasında İsrail var, bunun vesikalarına sahibiz" derken ne bekleniyordu, alkış mı yükselecekti?
Aynı sözcü, bugün öyle der; yarın bizi destekleyen açıklamalar yapar.
Yeter ki kararlı bir şekilde yolumuza devam edelim.
Yeter ki güçlü olalım.
Güçlü kalalım.
Güçlü, haklıdır.
Dış politikanın tek doğrusu budur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.