Ne garip tesadüf ki yersiz bir gündemle sarsılan 23 Nisan akşamı bir tv kanalında genelev kadınları konuşuyordu. Bir çoğu yüzlerini maskelerle kapatmışlardı. Anlattıkları dehşet vericiydi. Hayat içinde hayatlar var. Köle hayatı yaşamaktaydılar. İçine düştükleri şartlardan kurtulmak istedikleri halde kurtulamıyorlardı. Cumhurbaşkanına, başbakana ve bütün yetkililere sesleniyor, feryat ediyor, dertlerini duyurmaya çalışıyorlardı. Ortada berbat ötesi bir dehşet manzarası vardı. Ankara, şaşılacak bir mantıkla bir hanımın başörtüsü yüzünden çalkalanırken yine bu ülkenin insanı olan bazı bahtsızlar feryat ve figanlarla seslerini Ankaraya duyurmaya uğraşıyorlardı. Ankara onları duyamazdı... Ertesi güne gelince: Türban odaklı tepki gösterenler, tevile saparak, geri adım atarak maksatlarının en azından tek başına başörtüsü olmadığı yolunda bahaneler bulmaya başlamışlardı. Gazeteler, bunlara dair haber ve yorumlarla keza tv ve radyolar da onların tekrarıyla doluydu. Fakat ne tesadüf ki aynı gün gazetelerin üçüncü sayfaları yine kahredici, mide bulandırıcı haberler veriyordu. Akıl hafsala almaz ırza geçme ve cinayet haberleri ve bin türlü çürümüşlük numuneleri bir kere daha gözler önüne serilmekteydi. Küçük yaşlarda tecavüze uğrayan, bir çoğunun sonu uyuşturucu, intihar veya genelev olan o kızların, kadınların da yakınları cumhurbaşkanına, başbakana ve devleti yönetenlere sesleniyorlar. Onlar da feryatlarını duyuramamakta. Onlar da hak arayamamakta. Ankara, toz-duman içinde vatandaşı ne görebiliyor, ne işitiyor. Şu son respsiyon problemi çıkınca aklımıza ister istemez iki düşünce geldi. Önce, "ABD savaşa katılmadık diye intikam mı alıyor, CIA ajanları mı devrede?" şeklinde düşündük. Bu bir komplo teorisi olurdu. Kendi lüzumsuz davranışlarımızı kimseye fatura edemeyiz. Sonra da şunları hatırladık. "İki sene evvel de devrin başbakanının başına kitapçık fırlatıldı, kriz çıktı, piyasalar battı. Şimdi de bir resepiyon protesto edilerek istikrar ortamı yeniden bozuluyor. Cumhurbaşkanı daha dikkatli olmak, daha yumuşak davranmak ve daha birleştirci hareket etmek zorunda değil mi?" Bunların hepsinin diyalogsuzluktan doğduğu kanaatindeyiz. Bazı kesimler arasında ya hiç diyalog yok, birbirlerini tanımıyorlar veya tanısalar da hakkıyla fikir sahibi değiller. Cumhuriyetle meselesi olanın ancak aklından zoru vardır. Laiklik kimsenin gündeminde değil. Tesettür kendine göre bir yol almış gidiyor. Öyleyse o genelev kadınlarının, emniyet müdürünün tecavüzüne uğramış küçük kızın, ve daha nelerin ve nelerin derdi, feryadı, onların kurtarılması varken, ahlak çökerken, merkezlerin varoş tehdidi altında olduğu istihbarat toplantılarıyla ikaz edilirken sorumlulardaki bu sorumsuzluk neden? At gözlüğü takılmış, zihinler belli noktalara kilitlenmiş varsa da yoksa da bir hayali gündem. AK Parti iktidarda. Sabırla, sağduyu ile hoşgörü ile diyalog ortamını geliştirecek. Başka çare yok. Otobana çıkmış bir araba duramaz, geriye dönemez ve diğer araçlarla çarpışamaz. Hayatında pişmanlıklar olan sayılı milletlerdeniz. Tekrar edilmesin. İşmiz var. Yarınlara dair iddialarımız var. İçerde zayıflamamız dışarının işine yarar...