Diyalog, lütfen diyalog

A -
A +

Ekim ayına hayli hareketli başladık. Önce genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt, Harp Akademilerinde konuştu. Büyükanıt Paşa, terörden anayasaya kadar madde madde görüşlerini dile getirdi. Hayli kırgın ve kızgındı. Kırgınlığı, devletin hafife alınma temayüllerinin doğması inancıydı. "Devlet, birey için değil mi?" diyor, meydanda anayasa taslağı olmadan ortaya çıkan görüşlerden tedirgin oluyordu. Kızgınlığı her vatandaşınki gibi 12 sivilin katlinden dolayı PKK'ya idi. DTP de bu kızgınlığa muhataptı. Gerçi DTP son olayı katliam olarak ilan edip kınadı ama bu partide zikzaklar çizilmekte. Bir gün öyle bir gün böyle beyanatlar verilmekte. Çok başlılık var. Horozu çok olan köy gibi. Yalnızca asker değil en sade vatandaş dahi kızgınlık içinde. Sen işinde-gücünde insanların iftar için evlerine giderken bindikleri minibüsün yolunu kes, üzerlerine insafsızca 400 kurşun yağdır, bomba at, katliam yap. Böyle bir şey İsrail'de vuku bulsaydı misillemesi dehşetli olurdu. Bir ânda 12 şehit verdik. Kurtulanlardan biri çok dramatik bir sahneyi nakletmekte. Eşkıyadan rica ediyorlar "bari orucumuzu açalım, bizi öyle öldürün" zalimler buna dahi razı olmuyorlar. Buna hangi yürek isyan etmez. Bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşkıyanın elinde tank-top olduğunu haber vermekte. Kuzey Irak devletleşiyor. PKK ağır silahlara da kavuşuyor. Irak'ta parçalanma mukadder. Buna rağmen çok ince stratejiler, siyasetler güdülmesi gerekmekte. Çünkü PKK, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Güneydoğu'daki 5 ili içine alan ilk yurt içi ziyaretinde gösterilen büyük ilgi ve sevgiden rahatsız olmuştur. Bu sebeple katliamlar yapıyor. Daha da yapabilir. Arayı açmak istemekte. Genelkurmay Başkanını bakanlar kurulu toplantısı takip etti. Bakanlar, belli ki Genelkurmayın konuşmasını dinleyememişlerdi. Bu itibarla sözcü Cemil Çiçek'in Irak'la andlaşma gibi gündemlerine ilişkin açıklamadan sonra Yaşar Büyükanıt'ın konuşmasıyla alakalı suallere girmemesi isabet oldu. Son önemli gelişme en mühimiydi. Zira TBMM açılıyordu. Onun açılması Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunun işaretiydi. TBMM başkan Köksal Toptan uzlaştırıcı bir takdim konuşması yaptı. Ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün terörden trafiğe, aileden anayasaya, kadar çok konuya temas ettiği açış nutkuyla Meclisimiz, 23. Döneme girdi. Genelkurmay Başkanı gibi, hükümet gibi Cumhurbaşkanı da elem verici katliamdan dolayı üzüntülerini dile getirdi. Anayasaya temas etti. Yapılacak anayasaya -adeta- kefil oldu. Herkesten görüş alınacağını, kimsenin dışlanmayacağını ifade etti. Cumhurbaşkanı konuşmasıyla sakin olun, telaşa, heyecana gerek yok der gibiydi. TSK'yı çok onore etti. Ordumuzun modernizasyonunu bizzat takip edeceğini belirtti. Abdullah Gül'ün konuşmasında bir bölüm var ki öyle zannediyoruz. O makamda ilk defa dile gelmekte. Kültürün önemini vurguladı. Kültürsüzlüğün bir milleti hangi felaketlere sürükleyeceğini hatırlattı. Frankfurt Kitap Fuarını, Türkiye'nin 2008'de şeref misafiri olacağını zikretti. İstanbul'daki kültürel sergilerden söz etti. Dünya siyasetinde aktör devlet rolümüzü geliştirerek muhafaza edeceğimizi bilhassa belirtti. Ne varki kuvvet komutanları yine bir bahaneyle Abdullah Gül'ü dinlemeye gelmediler. Meclis açılışına katılmadılar. Halbuki sayın Cumhurbaşkanı askerle toplum arsında köprü olacaktır. Eşi Hayrunisa Gül'ü görünce merasim alanını terk etmek vs. hiç doğru değil. Zaten düşmanın istediği bu. Kurumlar arası ihtilaf. Zirvede sürtüşme. Gücün yıpranması. Fırtına yukarılarda sert eser. Dünya sahnesinde aktör olmaya başlayınca bu PKK lanetlisi ortaya çıktı. Bakınız yıl 1983 ANAP iktidar oluyor, Turgut Özal dev hamleler yapmakta. İki yıl içinde PKK ortaya sürüldü. Aynı PKK 2001 Krizinde adeta yok oldu. Fakat ne zaman ki AK Parti'yle birlikte yelkenler tekrar rüzgârla doldu, korsanlar yine yol kesmeye, talana adam öldürmeye başladılar. Onun için dikkatle tahlil edildiğinde... Cumhurbaşkanı da... Meclis Başkanı da... Başbakan da... Genelkurmay Başkanı da aynı yürek sızısını dile getirmekteler. Aynı endişeleri konuşmakta aynı vizyonu çizmekteler. Kelimeler, üslup farklı olabilir. Lakin niyet aynı. PKK ayrı tuzak kuruyor. Mahalle baskısı veya Malezya olur muyuz? Lafları ayrı tuzak gündemler oluyor. Onun için artık bu küstüm davranışları bitmeli. İşte askeri özenle koruyan bir Cumhurbaşkanı, hükümet ve meclis var. Başı açık ama kalbi kapalı, başı kapalı ama kalbi açık. Hangisi makbul? Kendi ayağımıza sıkmayalım. Hep öyle yaptık, hep kaybettik. Diyalog, lütfen diyalog.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.