Diyarbakır

A -
A +

Kanlı, alevli Diyarbakır olayları, bu ülkeyi seven herkesi çok ciddi şekilde düşündürmekte. Herkes bir şey söylüyor. Anadolu'dayız. Bu söylenenleri bizzat dinlemekteyiz. Sertlik yanlıları var. Fakat hadise, sertlikle çözülmez. Bu bir netameli yüz yıllık problem. Problemin doğup bu günlere gelmesinde ırki, dini, sosyolojik, idari, tarihi bir çok etken mevcut. Dış güçler, esas aktörlerden. Bu dış güçler bazı komşularımızdan tutun okyanuslara kadar uzamakta. Neticede bu ümmet, "ümmeti vahide" iken ırklarla küçültülerek birbirine düşürüldü. Irkçılık hiçbir şekilde çare değil. Daima ve her zaman müşterek unsurları ön plana çıkartmak şart. Endişemiz o ki, kuzey Irak'taki Kürt yapılanmasının benzerini güney doğumuzda yaşama sürecine girdik. Kuzey Irak'taki manzara ortada. Bu neticeye hangi safhalardan gelindiği hafızalarda. Bir gün bize de şu meridyenden ötesinde uçamazsınız diyebilirler mi? Derlerse buna ne kadar hazırlıklıyız? Konfederasyon lafları edildiği, konfederasyon bayrağı adı altında adi bez parçaları dolaştırıldığı unutulmamalı. Asla oyuna gelmemeliyiz. Bizi bir iç harbe sürüklemek istiyorlar. Türk aydınları da Kürt aydınları da buna karşı son derecede dikkatli olmalı. İki taraftan da akil adamlar bulunmalı, aklı selim mutlak şekilde hakim kılınmalı. Olay mutlaka terör örgütü çerçevesinde tutulmalı. Ama ne yazık ki fikir giderek Kürt soylulara yayılmakta. Fikir ve strateji noktasından çok hatalar yapıldığını bu hatalardan dolayı da çok şeyler kaybedildiğini görmek gerekir. Ankara'nın meseleyi çok ama çok önemsemesi ve gerçekçi çözümler üretmesi gerekmekte. Devletin karar unsurları, bu mevzuda tam dayanışma ve kesin görüş birliği içinde olmak borcunda. Tren kaçmak üzere. Akıllı tedbirler alınmazsa her şey bitebilir. Buna tahammülümüz yok. Problem dediğimiz gibi yeni değil. İmparatorluğu bu yolla parçaladılar. Şimdi aynı oyun tekrarlanıyor. Aslında olanları herkes görmekte, ancak ne yapılacağı konusunda ittifak yok. Artık çocuklara, kadınlara kadar yayılma istidadı gösteren bir ideoloji ile karşı karşıyayız. Meselenin bu çıkmaz noktaya gelmesinde geçmiş hükümetlerin, darbelerin işi hafife alan anlayışların büyük kabahati var. Buna rağmen soğukkanlılığı elden bırakmamalı, karamsar olmamalı. Hiçbir şey yokmuş gibi iyimser de olmamalı. Ortada ağır bir hasta var. Ümidimiz o ki hasta, henüz komada değil. Komada olmamasını şans sayarak ona göre çalışmalı. Devlet, müşfik ancak otoriter olmalı. Bölücülüğe, yıkıcılığa, fitneye, tefrikaya, ihanete asla taviz verilemez. Bunu yaparken faillerle geniş kitleyi, anaları-babaları, çocukları, esnafı kısacası vatandaşları, halkı ayırmalı, onları örgütün yanına itmemeli. Senelerdir iki arada kalmış olmasına rağmen halk, hâlâ devletinin milletinin yanındadır. Bölge bu gerçeklere göre yönetilmeli. Tapu memurundan, jandarma komutanına, din adamından kaymakama kadar her devlet görevlisi buna göre seçilmeli. Bir bölgemiz 41 derece ateşle yatıyor. Ankara, iyi düşünmeli. Tank ve tayyare her zaman ve tek başına çare değildir. Tekrar ediyoruz. Zerre kadar bile olsa müşterek tarafları ortaya çıkartıp bunları geliştirmeli. Türk'le Kürt'ü birleştiren temel müşterek bağ İslamiyet'tir. PKK eliyle yetişen sosyalist dinsiz Kürtler halka hakim olmadan Türk entellektüeli, İslamiyet'in neler yapabileceğini görmeli. Zaten bu topraklarda bizi tam bin yıldır bir arada tutan esas harç İslamiyet'tir. Meseleye böyle bakmak İslamcılık değildir. İslamcılık, Türkçülük, Kürtçülük emperyalist Sevrci devletlerin başımıza musallat ettiği ideolojilerdir. İdeoloji ile kardeşlik olmaz, ideoloji böler. Bizimse birlik ve bütünlüğe ihtiyacımız var. Bölünmek değil, büyümek zorundayız. Bunu gelinen dünya şartları emretmekte.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.