Bazı mevzular ömürler tüketmekte. Şöyle bir düşününüz, dokunulmazlık ihtilafıyla kaç yaşınızdan beri tanışıksınız? Eski anayasalarda 'teşrii masuniyet' son ikisinde ise 'dokunulmazlık' adı verilen müessese esasında bir ihtiyaçtan doğmuştur. İhtiyacın ne olduğunu önceki isim daha bir isabetle ifade etmekte. Milletvekili ve/veya senatöre yasama dokunulmazlığı tanınması ona yasama faaliyetini icrada serbest hareket kabiliyeti kazandırabilmek içindir. Yıllar yılıdır dokunulmazlık münakaşa edilir. Bazıları 'topyekûn' kalksın der. Bazıları 'aynen' kalsın fikrindedir. Bazıları da sınırlı dokunulmazlık olsun ister. Vazifesi kanun yapmak, iktidarları denetlemek, ülke ve dünya gidişatına dair fikir beyan etmek olan milletvekilini dokunulmazlıktan tamamen mahrum etmek mümkün değildir. Şimdiki gibi aynen kalması da doğru olmaz. Zaten doğru olsaydı bu sıkıntılar yaşanmazdı. Yapılması gereken 'kürsü dokunulmazlığı' ihdas ederek onun ötesinde dokunulmazlık diye bir şey bırakmamaktır. Kendisine vekillik payesi verilmiş insan, artık her bakımdan sorumluluk sahibidir. Hiçbir baskıya maruz kalmadan dilek, düşünce ve tenkitlerini ortaya koyabilmeli. Kürsüdeki konuşmalarından dolayı takibata maruz kalmamalı. Makul olan budur. Bununla beraber burada da bir problem kaçınılmaz olarak önümüze gelmekte. 'Kürsü'den kasıt hangisidir? Yalnızca meclis kürsüsü mü, yoksa mesela seçim propagandalarının yapıldığı meydan kürsüleri, mikrofon ve ekran da eş anlamlı olarak kürsü müdür? Evet, onlar da 'kürsü' sayılmalı. Hatta fikrini sütununda, kitabında, mikrofon ve ekranında dile getirenler de aynı imkândan faydalanmalı. Buradan çıkan sonuç şudur. Dokunulmazlık kürsü dokunulmazlığına o da düşünce hürriyetine dönüşmeli. Bu çerçeve tayin edildikten sonra da hesap vermesi gereken hesabını vermelidir. Kimse imtiyazlı değil. Toplum, bu parlamentodan çok şey bekliyor. Çözülmesi gereken kördüğümlerden biri de bu dokunulmazlık problemidir. Dokunulmazlık kürsüyle sınırlansın sonra da yargı erki nereye kadar varacaksa oraya kadar da varsın. Dokunulmazlığı zırh yapıp ona sığınan kaybeder. Millet öylelerine hiçbir zaman iyi nazarla bakmıyor.