Dua gerçeği

A -
A +

"Kanaatimiz o ki uzak olmayan bir gelecekte doktorlar, reçetelerine duayı da yazacaklar." Bu cümle, Dua Reçetesi isimli kitapta yer alan ön sözümüzdür. Bize göre tıbbın iki ayağı var, fizik ve metafizik ayağı. Bu kanaatimizi Amsterdam ve Washington'da paylaştığımız doktorlar "bizim kanaatimize göre de tıbbın fizik ayağı ve metafizik ayağı var" dediler. Bizler, atalarımızdan adet olarak gelen tedavi usullerinin "koca karı ilacı" diye hor görüldüğü günlerin nesilleriyiz. Dua etmeye de "üfürükçülük" diyorlardı. Tek Parti zihniyetinin bir fikri terör olarak estiği zamanlarda "imam" demek kadın göbeğine yazı yazan üfürükçü kalpazandı. Oysa biz, Tek Parti devrinde yaşamadık. Siyasi iktidar değişmiş, fakat zihni iktidar olanca ceberrutluğuyla devam ediyordu. Kitapta romancı, gazetede yazar, radyoda programcı, filmde rejisör, sınıfta öğretmen hep bu yalanları tekrarlıyorlardı. Tarihi gerçeklerde Vahideddin ne kadar vatan hainiyse, Abdülhamid ne kadar kızıl sultansa bu kocakarı ilacı ve üfürükçülük yakıştırması da o kadar doğruydu. Oysa Şifa Ayetleri, Tıbbî Nebevî, Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- uygulamaları gün gibi ortadaydı. Bu gözden düşürme propagandası, sadece ideolojik de değildi. İdeolojik tarafı hatta belki ahmakçaydı. Arkasında bir de şeytani ticaret saklanmıştı. Ağırlıklı olarak dünya ticaretini elinde tutan malum kavim, ilaç fabrikalarına da hakimdi. İlaç, batıda tane ile satılırken yurdumuzda torba torba yazılıyordu. Ama o yalanlar tutmadı, zarar verdi fakat dayanamadı, ayakta duramadı. Önce "koca karı ilaçları" damgası kazındı. Dünyada alternatif tıp denen ve aslında ninelerimizin yemekleri gibi eskilerin tedavi şekillerinden başka bir şey olmayan bir çığır doğdu. Dışarıda doğduğu için bizde de rağbet buldu. Sırada duanın zaferi var... O zafer, inşallah uzak olmayan bir gelecekte gerçek olacak. Aslında bir bakıma gerçek de oldu, herkes herkesten dua istemekte. Duanın reçeteye yazılması sancağın burçlara dikilmesi olacaktır. Asırlarca İslam'a bayraktarlık, Hilafet'e merkezlik yapmış bir memlekette uzunca bir dönem duaya hakaret edilebildi. Bazıları diyebilir ki "ilaç varsa dua niye?" İlacı yazmak veya ameliyatı yapmakla hiç bir hekim, kesin olarak şifa sözü veremez. İşte o noktada devreye dua girer. Dua, insanı yoktan var eden Allah'a yalvarıştır. İnsan, Rabbine, o ilacın veya o ameliyatın şifaya sebep olması için niyaz eder. Hayr ve şer Allahü teâlâ tarafından yaratılmaktadır. Amentü de böyle demiyor mu? Huzuruna varılan türbedeki zâtın hatırı gibi ilacın alınması, ameliyatın yapılması da vesiledir. Hedefe kabul olmuş duayla varılır... Dua, şifaya sebeptir. Dua, kalbin anahtarıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.