Ağustos seli, Eceabad'ta bir ayıbımızı ortaya çıkardı. Sel, toplu defin yapılmış bir mezarlığı sökerek şehitlerin kafataslarıyla kemiklerini oraya-buraya dağıtmış, iç burkan manzara ekranlardan görüldü. Meğerse 1915'ten bu tarafa bu şehitliğe hiç bakılmamış. Bize bu toprakları vatan olarak bırakmak için genç yaşta canını veren atalarımıza karşı böylesine lakayd kalmanın izahı mümkün değil. Halbuki en çok övündüğümüz miraslarımızdan biri Çanakkale şehitleri. Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar her sene gelip Anzak askerlerininin mezarlarını ziyaret etmekteler. İşgal kuvvetlerinin yattığı mezarlar fevkalade bakımlı. Onların karaya adım attıkları yere Anzak Koyu demişiz. Kendilerine dönümlerce arsa tahsisi edilmiş. Devletleri o kadar uzaklığa rağmen her türlü ihtimamı göstermekte. Dünyanın öbür tarafından kalkıp binlerce mil kat ederek Osmanlı devletini batırmak, Türkleri tekrar Orta Asya'ya sürmek için gelmişler. Anzak askerlerin torunları da aynı mesafeye katlanarak gelip bu defa dedelerini ziyaret etmekteler. Yurdumuza gelen Anzak torunlarını düşman olarak görmek gibi bir hataya düşemeyiz. Hadise tarihe mal olmuştur. Ölüleri emanetimizde, kendileri de misafirimiz. Ancak onlardan adeta özür dilenmesi de kabul edilemez. Misafirperverliğimiz yer yer mübalağa hudutlarına varmakta, gülünçleşmekte. Bazıları hani neredeyse "dedelerimiz adına sizlerden özür dileriz, sizin dedeleriniz ne güzel Çanakkale'yi geçip İstanbul'u alacakken bizim şoven dedelerimiz onlara mani olmuşlar!" diyecekler. Şehitlerimizin incindiğinden hiç mi korkulmaz!!!... Bu bir garip hal. Diğer gariplikse Çanakkale Şehitliğini ziyaretin neredeyse bazı vatandaşlara yasaklatılma arzusu. Ermeni asıllı bazı muhabirlerinin haberine göre muhafazakâr vatandaşlarımız da Çanakkale Şehitliğini ziyaret etmekte, Yasin, Fatiha ve dualar okumakta, bir kısım gönüllü rehberler de ziyaretçilere menkıbeler ve yer yer de efsaneler anlatmaktaymış. O topraklar için gün yirmi dört saat Yunan mitolojileri anlatılıp durmakta. Anzak kabri âbad, kendi kabrimiz harap. Kendi kültürümüz yasak, elin safsatası baş tâcı. Dedelerimiz, suç mu işlediler? Hayır onlar doğru olanı yaptılar, suçlu olan, hayırsız olan biziz. Hangi okul? Çocuğunuzu hangi ilköğretim okuluna, hangi liseye vereceksiniz? Okul, onların hayata hazırlanmasında birinci derecede rol oynamaktadır. Eğitimcilerin verdiği kötü habere göre sigara içmenin suç sayıldığı günlerden içki, esrar ve gayrı meşru ilişkilerin yaygınlaştığı günlere gelindi. Türkiyenin ihtiyacı, ahlaklı aynı zamanda da LGS ve ÖSS'de başarılı gençlerdir. Mesleğinde büyük tecrübe sahibi sayın Faruk Demir yönetimindeki İhlas Kolejleri, her yıl artan yüzdelerle bu başarılara imza atmaktadır. İhlas Kolejleri, her türlü ideolojik sapmadan uzak, pırıl pırıl sınıflarda pırıl pırıl öğretmenlerle çağdaş eğitimin bütün imkânlarını bu ülkenin çocuklarına sunmak için yoğun gayret harcamaktadır. Kayıtların yenilendiği şu günlerde bu hatırlatmayı yapmak okuyucularımıza karşı bir borcumuz olmalı. Çocuğunuzun gireceği yol, varacağı adresi gösterir. İyi düşünüp, doğru karar vermelisiniz. Unutmayınız, eğitim hata kaldırmaz.