Bugün, yurdumuzda güçlü bir iktidar var, fakat onun yarı gücünde dahi muhalefet yok. Bu netice, demokrasimiz adına zaaftır. Muhalefetin mevcut olmadığı yerde ya diktatorya veya olirgarşi ortaya çıkar. Arzu edilen çapta muhalefet partilerinin olmayışında tek suçlu askeri darbeler mi, bu partilerin başında yıllar yılı genel başkanlık yapanların hiç mi kusuru yok? Bülent Ecevit, daha yeni DSP'nin başından ayrılıyor. Bu veda biraz geç değil mi? Biz, 1957'de ilkmektep 1. sınıfın kapısından girerken, Ecevit de TBMM'nin kapısından girmiş. O'nun bir hayırlı işi oldu. CHP'nin Başından gitmeye razı olmayan İsmet İnönü'yü indirerek yerine seçildi. Sonra kendisi de etrafındakiler için vazgeçilmez adam oldu. 12 Eylül darbesi, bir anlamda sahnedeki liderler olmadan da Türkiye'nin yaşayacağını isbat içindir. Böylesi demokratik bir arıza olmasaydı, Özal fırsat bulamaz, Türkiye de Özal'la tanışamazdı. Çetin Altan, "Türklerin mesleği yoktur" diyor ve ekliyor "pozisyonlarla meslek birbirine karıştırılmakta." Haklı. Milletvekilliği, bakanlık, parti başkanlığı meslek değildir. Halbuki bu "pozisyonlar" bizde meslek gibi icra ediliyor. İstifa etmiyor diye genel başkanını deviren bir sayın lider, kendi çekileceği zamanı bilmeliydi. Partisi yüzde 22'den yüzde 1'e düşmüş, sıhhatinden çok şey kaybetmiş, bir çok arkadaşı kopmuş bir genel başkan, bunları görmeden yerini bir başka arkadaşına bıraksaydı şimdi DSP güçlü muhalefet partilerimizden biri olarak Mecliste bulunabilirdi. O zaman İsmail Cem de YTP'yi kurma gereğini duymaz, belki de DSP'in başında olurdu. Siyaset, sizi bırakmış siz de siyaseti bırakmışsınız. Bunun değeri ne kadardır? Kanuni Sultan Süleyman'ın 46 yıllık saltanatına eş zaman siyasetin içinde olmak neredeyse çok partili hayatımıza denk bir süredir. Dolayısıyla ibret alınması için söylenecek çok söz var. Mesele, yerini vaktinde bir başkasına bırakmak bırakmamaktan ibaret değil. Ortanın solu var, toprak işleyenin su kullananın var, Kıbrıs Harekâtı var, Ak Günlere var, Demirel ve Türkeş'le kavgalar var, sağ-sol kavgalarında ölen 5 bin genç var, meşhur dürüstlük ve milletvekili ayartarak kabine kurma var, Zincirbozan var, DSP'yi kurma var, 28 Şubat var, bir eşin lüzumsuz yere çıkarttığı af kanununun yol açtığı facialar var, Kemal Derviş macerası var, anayasa fırlatmalar yüzünden ekonomik krize sebep olmalar var, dilde aşırılıkları var, şiir var, iki liselinin bitmeyen sevdası var, Tagor var, sigara var, kütüphane var, sonunda müzelik olan Erica daktilo var... Ecevit kendinden ibaret değil o, yakın tarihimizin bir parçası. Kendine mahsus idealleri vardı. Onlardan neyi ne kadar hayata geçirdi? En iyi kendisi bilir. Şimdi Bülent Beye "güle güle" derken bir ricada bulunuyoruz. Lütfen çok sür'atle hatıratınızı yazınız. Çünkü bazılarının hayatı yalnızca kendilerine ait değildir.