Elazığ, Anadolu'nun Türkler tarafından fethinden beri düşman ayağı basmamış bir şehrimizdir. Doğunun kalesidir. Çok miktarda asker, emniyet mensubu, hukukçu, bürokrat vs. yetiştirdiği halde ticarette, iş hayatında emsalleriyle boy ölçüşecek üstün başarıyı gösteremedi. Elazığ'ın büyük iş adamı, tüccarı az. Nostalji, folklorik hayat, gerçek hayatın yakasını bırakmadı. Bugün, Elazığ, layık olduğu yerde değil. Halbuki Elazığ'ın kalkınması bölgenin kalkınmasıdır. Haritaya baktığınızda onu bir uçağa benzetebilirsiniz. Ama buranın yıllardır çözülmeyen bir hava meydanı problemi vardır. Mevcut pistin büyütülmesi gerekiyor, hepsi o kadar. Böylece büyük uçaklar inip-kalkabilecektir. Elazığ, 20 bin talebesiyle Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birine sahip. Tıp fakültesi İstanbul'dakilerden geri değil. Keban Barajı, memleketin enerji kaynağı. Dünyanın en kaliteli mermeri Vişne Mermeri adıyla Elazığ'da çıkmakta. Öküz Gözü, Boğaz Kere gibi isimleri olan en makbul üzümler, Şavak Peyniri, Mollaköy Kavunu, Kuyulu Çileği, bu toprağın bereketli mahsulleri. Harput mutfağı, içli köftesi, ekşili köftesi, Harput Çorbası, tırnak ekmeği ve benzerleriyle fevkalade zengin. İstanbul'da satılan içli köftenin bahsettiğimiz köfteyle alakası yok. Harput, turizm potansiyeli vaat etmekte. Yer altı mağaraları bu bölgede. Elazığ'da birçok içme ve şifalı su var. Her sene Hazar Şiir Akşamları'nın yapıldığı, derinliklerinde batık bir kenti de barındıran Hazar Gölü ve etrafındaki Sivrice, gemilerin işlediği Keban Gölü, dünyanın seçkin tabiat manzaralarıyla yarışacak güzellikte. Elazığ, saydığımız ve sayamadığımız bu kadar imkân ve farka rağmen il sıralamasında bırakınız üste çıkmayı, yerini koruyamadı. İstenen kalkınmayı gerçekleştirebilmek için hükümete, Elazığ milletvekillerine, dışarıdaki Elazığlı iş adamlarına, Elazığ medyasına ve halka görevler düşmekte. Elazığ kalkınırsa çevre iller de kalkınır. Bu sebeple hiç olmazsa icracı bir bakan Elazığ'dan olmalıdır. Kimsede belediye iktidardan değil diye eşit muamele yapılmadığı gibi bir kanaat uyanmamalı. Şu pist meselesi mutlaka halledilmeli. Elazığ milletvekilleri de tuttuklarını koparmalılar. Elazığ'daki aktivitelere zaruri durumlar hariç telgraflarıyla değil, bizzat iştirak etmeliler. Kendilerine büyük iş düşmekte. Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti, Fırat Üniversitesi ve çeşitli kuruluşlar, imkânlarını zorlayarak bir dizi faaliyet düzenliyorlar. Bunlara hem destek, hem alkış gerekli Dışarıdaki Elazığlılar, Adana, Ankara, İstanbul, Avrupa ve Amerika'dadır. Onlardan büyük iş adamı, tüccar olanlar el birliği yaparak Elazığ'a fabrikalar açmalı, yatırımlar yapmalıdır. Kimsenin "benden sonra tufan" demeye hakkı yok. Geçmişteki bazı teşebbüslerin istenmeyen sonuçlar vermesi, her teşebbüsün aynı akıbete uğrayacağını göstermez. Elazığ medyasına gelince. Elazığ'da bir hayli gazete, radyo ve televizyon var. Buradaki iş adamları gibi onların da şirketleşmesi lazım. Mahalli medya el birliği ederek "Harput" ismiyle güçlü bir bölgesel gazete çıkartabilirler. Asgari 25 bin tirajlı böyle bir gazete dikkate alınır. Aynı şekilde televizyon ve radyolar da "Harput Tv" ve "Harput Fm" ismiyle birleşebilir. Teklifimiz şu, Elazığ medyası tek şirket çatısı altında toplansın. Bu şirketin gazete, radyo ve televizyonu olsun. Gazete, bölgesel yayın ve dağıtım yapsın. Televizyon, Antalya, Bursa, Ankara medyası gibi kablolu yayına geçsin. Türkücüler Urfa'dan, sunucular, Elazığ'dan çıkmakta. "Harput Tv", "Harput Fm" sunucudan programcıya kadar sıkıntı çekmeyecektir. İnsan unsuru mevcut, fakat ne yazık ki sermaye unsuru nâmevcut. Elazığ halkına gelince. Asıl vazife onlarda. Artık folklorik devir aşılarak taş gibi gerçeklerle yüzleşmeli. Eğer bu vaziyet sürerse, vilayetiniz, bir zaman sonra dünkü kazası tüccar şehirlerden birine bağlanır. Bu duruma düşmemek için çok çalışmalı. Birlik, beraberlik, dayanışma geliştirilmeli. Her alanda önce Türkiye, sonra dünya ligine çıkmalı. Ecdadın mirası tükeniyor. Şanlı bir maziye mukabil kısır bir hâl yaşanıyor. 'Ah-vah'la bir yere varılmaz. Hedef, birlikte kalkınma ve hak edilen refahı yakalama. Bu gayeye varmak için de "ben" değil, "biz" fikri yerleşmeli.