Berlin Büyükelçiliğimizde iç içe iki hadise yaşandı. Bir Türk hanım başbakanını bulmuşken bir derdini dile getiriyor. Yüz açıkta iken yalnızca saçları kapatan aynı fotoğrafla Alman makamları pasaport verdiği halde Türk makamları bunu reddetmektedir. Genç hanım bundan rahatsızdır, kendini hakkı yenmiş bir insan olarak görmektedir. Başbakan Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik'e iddianın mahiyetini soruyor. Bu sırada orada bulunanlar Türkler, büyükelçiyi yuhalıyorlar. Bu yuhalama ne kadar çirkin de olsa iddiayı teyit etmektedir. Hadise, Türk medyasına "Başbakan büyükelçi İrtemçelik'i azarladı" şeklinde intikal etti. Buna dayanarak yorumlar yapıldı, nutuklar çekildi. Hemen İrtemçelik taraftarları ortaya çıktı. Suiistimaller başladı. Sonra anlaşıldı ki bizzat Recep Tayyip Erdoğan, yuhalayan kitleye çıkışmıştır. Fakat bir kere olay "Başbakan büyükelçiyi azarladı" şeklinde takdim edilmişti. Bazıları için tutmayan Danıştay komplosundan sonra bu gelişme hükümeti yıpratmak için bir ümit oldu. Bu arada adı geçen büyükelçi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le görüşmek için Çankaya'ya kabul edildi. Bazı iddialara göre İrtemçelik başbakanı şikâyet için Sezer'e gitti. Bazılarına göre malum hadiseden evvel randevu alınmıştı. Doğru, Köşk'ün açıklamasıyla anlaşılır. Köşk bunu yapmalıdır. İrtemçelik de yapabilir. Sonuçta mevzuumuz tatsızdır. Sanki İrtemçelik, Sezer'den talimat almak için Çankaya'ya gitmiştir. Cumhurbaşkanı "istifa et" derse istifa edecektir vs. Her taraftan körüklemeler yapıldı. O kadar ki şu bile söylendi: "Valiler ve elçiler hükümete değil, Cumhurbaşkanına tabi", "çünkü onlar devleti temsil etmekteler"... Bunlar yazılabiliyor. Konuşulabiliyor. Elçiler cumhurbaşkanına, konsoloslar hükümete tabi? Valiler, cumhurbaşkanına, emniyet müdürleri hükümete, defterdarlar cumhurbaşkanına tapu-kadastro müdürleri hükümete tabi. Bu nasıl mantıktır, anlamak zor! Cumhurbaşkanıyla başbakanı kavgalı bir Türkiye'yi neden bu kadar arzu etmekteler? Halbuki bu kavgalar eskiden çok yaşandı. Şimdi o günlere "kayıp yıllar" diyoruz. Demirel-Ecevit örneğinde görüldüğü gibi başbakanla muhalefet lideri kavgalıydı. Cumhurbaşkanı Özal-Başbakan Demirel geçimsizdi. Demirel, Özal'a "Çankaya noteri" Çankaya'nın şişmanı" diyordu. En yakındaki berbat hatıra ise 2001 ekonomik krizi. Sezer, Ecevit'in kafasına kitapçık attı, Ecevit'in sadık yakını bakan Hüsamettin Özkan cumhurbaşkanına ağır laflar etti... Ve böylece meşhur kriz patlak verdi Şu günkü işsizlik o günün acı meyvesi. Ders alınmayan tarih tekerrüre açıktır. Sayın Sezer, havayı yumuşatmalıdır. İki başlılık daima zarar vermiştir. Bazıları kendisini muhalefet lideri gibi kullanmaya çalışmakta. Hatta ellerinden gelse Baykal'a rakip gösterecekler. Belki onu da görürüz. Bu kadar komedinin sahnelendiği memlekette o da olur.