İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, bir yarışma başlatıyor. Çağrı şöyle "İstanbul'un 'en güzel lâle'lerini seçiyoruz! Siz de katılın kazanın!" Şu günlerde ekilecek lâle soğanları nisanda açacaklar. İlkbaharın ikinci ayında size merhaba diyecek lâlelerinizin fotoğraflarını yarışmayı yapan adrese yollayacaksınız. Bunların içinden en güzel 100 lâle seçilecek, 100 kişi 300'er YTL para ödülü kazanacak. Tarihinde "Lâle Devri" diye isimlendirilen bir zaman dilimine sahip başka bir millet yoktur. Devirlere ismini verecek kadar zengin kültürüne sahipken yirminci yüzyıldan itibaren nesillerimiz lâleyi tanımaz oldu. Türlü-çeşitli renkteki zarif çiçeğimizi Hollanda'ya kaptırmıştık. Tarih kitaplarında Lâle Devri anlatılıyor, edebiyat kitaplarında lâle şiirleri, şairleri okutuluyor. Sıra para kazanmaya gelince Hollanda, lâle ihracatından Türkiye bütçesi kadar para kazanıyor. Gelmiş-geçmiş hükümetler, biraz dikkat etselerdi lâle bizim petrol gelirimiz olabilirdi. Yakın maziye kadar lâleden tarih öncesinden söz edilir gibi bahsediliyordu. Hayatımızdan çekilmişti. Vatanına, toprağına hasret lâlemiz, çini, halı, perde deseniyle bazı araştırmacıların kitap konusundan öte geçemiyordu. Lâlemiz, 1980'lerin ortalarına kadar bahçelerde, parklarda, cadde kenarlarında, pencere önlerinde yoktu. Bu tarihlerde ilkin Emirgân Korusu'na ekilir oldu. Devrin belediyesi öncülük etmişti. İstanbullular Emirgân'a lâle görmeye gidiyorlardı. Çok heyecanlanmıştık. Sonra gelen belediyeler bu güzelliği şehre taşıdılar. Bu arada geleneksel el sanatlarına ilgi artınca ebru çalışmalarında da lâleyi görür olduk. Lâle, duvarlarımızı süslemeye başladı. Onunla da kalmadı ülkemizi tanıtma cümlesinden olarak Türkiye sembolü yapıldı. Keza yakalarda yerini aldı. Buna rağmen bu çalışmaların yetmediğini görüyoruz. Yakanızdaki lâle rozetini "bu ne?" diye soruyorlar. İBB'nin lâleyi yarışmalara açması tam isabettir. Lâle, hem estetik, hem ekonomik unsur. Bütün İstanbul, kıştan sonra lâlelerle donatılmalı. Bunu sadece İstanbul değil, lâlenin yetişebildiği her il, her belediye yapmalı. 10 yıl sonra lâle ihracatında Hollanda'yı yakalamalıyız. Çelişkiyi az daha genişleterek tekrarlıyoruz: Tarihteki bir döneme üstelik de yirminci asırda "Lâle Devri" demişiz. Nedim'den Ahmet Haşim'e, Yahya Kemal'e kadar lâleyi mısralarına nakşeden şairlerimiz olmuş. Buna rağmen işte o yirminci asır, onu hayatımızdan çıkartmış. Demek ki savaşlar, sosyal çalkantılar, siyasi çekişmeler bilinenlerin ötesinde tahribat yapmakta. Mesele bir belediye faaliyetinden ibaret kalmamalı. Hükümet, lâle yetiştiren ziraatçılara sahip çıkmalı, lâle ihraç edenler biz süre vergiden muaf olmalı, gelen yabancı hey'et mensuplarının yakalarına lâle rozeti takılmalı, lâleyi motif olarak camda, halıda, ebruda kullanan san'atkârlara yarışmalarla hediyeler verilmeli, orta öğretimde takdir alan her talebe bir lâle rozetiyle sevindirilmelidir. Köy adı lâle, semt adı lâle, cami adı lâle. Tarih dilimimiz lâle. Cami çinisindeki motif lâle. Duvardaki tablo lâle. Hatta kasabımız, işkembecimiz lâle. Mezar taşımızdaki süs dahi lâle. Ama yüz milyarlar Hollanda'ya. İnsanlar lâleyi tanımıyor. Lâleyi sevmek ve sevdirmek herkesin görevi. En güzel lâlenin İstanbul'da yetiştiğini bütün dünyaya göstermeliyiz. En gayretli olması gerekenler "Lâle" ismini taşıyan hanımlar. Haydi Lâle abla. ..... www.istanbulunlalesi.com www.istanbulagac.com 0212-4276027