EN TEHLİKELİ İNSAN, AÇ İNSANDIR

A -
A +

Fransa'daki olayların tarihteki sömürge günlerinden, inanç farklılığından, sosyal sebeplerden kaynaklanan bir çok unsuru var. En başta geleni ise ekonomik uçurum. İki kere işsizler. Birincisi iş bulamadıkları için işsizler, ikincisi de Müslüman oldukları anlaşılınca iş verilmediği için işsizler. Tek kavuşabildikleri meslek spor ve müzik. Paris gibi çağdaş medeniyetin merkezlerinden sayılan bir şehirdeki rezaleti görüyorsunuz. Bir tarafta refah ötesi toplum, bir tarafta sürünenler. Bu hayat bir yerde kopacak, isyan bir yerde patlak verecekti, öyle de oldu. Fransa cumhurbaşkanıyla hükümet derin şaşkınlık içindeler. Daha doğrusu bütün Fransa şaşkın. Orada artık parfüm kokularına yanık kokuları karışmakta. Fransız hükümeti tam 55 yıl evveline giderek o günlerde çıkartılmış kanunlara sığınarak sokağa çıkmayı yasaklıyor. Cumhurbaşkanı, başbakan, içişleri bakanı adeta meçhule karşı savaş açıyorlar. Anlaşılan modern bir devlette yel değirmeni hücumu göreceğiz. Jacques Chirac, "onlara Fransa'nın güçlü olduğunu göstereceğiz" diyor. Bu öfke, Anadolu'yu, Cezayir'i, Libya'yı işgal etmeyi kendinde hak gören mantığın eseridir, kendini birinci sınıf diğerlerini ikinci sınıf sayan anlayıştır. Cezayir'de taş üstünde taş bırakmayıp, Paris'e sözde soykırım anıtı dikenlerin üslubudur. Tabii ki alâkasız insanların canına malına ziyan verilmesi hiçbir şekilde tasvip edilmez. Fakat kitle çığırından çıktı mı sonuç böyle olur. Yapılması gereken buna meydan vermemekti. Sürekli ezilme, sürekli işsizlik, açlık ve mesleksizlik başka nereye çıkardı? Hadisenin bütün kalkınmış dünyaya, dünyanın kaymağını yiyen refah ötesi toplumlara ders olması lazım. Demek ki Fransa bile olsa, karşıdaki Fransız kibri de olsa Paris de olsa bir gün aç, işsiz ve horlanmış kitleler, alevden sellere dönüp önlerine çıkanı yakıp yıkarak ortalığı yangın yerine çevirebiliyorlar. O zaman köleler efendi kadar mağrur, efendiler köle kadar zelil olabiliyor. Şu dehşet tablosunun 1789 Fransız ihtilalindeki Bastil hapishanesi baskınından ne farkı var? O gün kraliçe aptalca konuşuyordu " ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler". Bu sözün sahibi yine de "Onlara Fransa'nın güçlü olduğunu göstereceğiz" diyen cumhurbaşkanından daha merhametlidir. "Onlar", dışlanmışlığın itilmişliğin adı. Nicolas Sarkozy'nin çirkin tarifiyle "pislikler". Bir içişleri bakanı, politikada zirveyi hedef almış biri nasıl böyle konuşur? Bu berbat söz tabii ki sahibini bitirmiştir. Doğu dünyasına, İslam âlemine bakışını Türkiye'nin AB'ye girişindeki tutumuyla sergileyen bu adam, öz vatandaşı varoş insanlarına karşı ise kinini ortaya koydu. Hadisenin yatışması temennimizdir. Şüphesiz ki Paris insanlığın ortak mirası. Tek taşı ziyan görmesin isteriz. Ne var ki ahmak yönetimler bu ziyana yol açtılar. Eylem, 68 Olayları gibi yayılırsa dünyayı mahveder. Her hükümet ders almalıdır. Şehirleşme süreçleri, bölgelerarası farklar, göçler, ekonomik dengesizlikler hemen her metropolde böylesi varoşlar meydana getirmiştir. Bir ülkenin ne nimeti varsa eşit ve adil şekilde bölünmesi lazım. Külfet varoşa, nimet merkeze olursa varoş bir gün merkezi basar. En tehlikeli insan aç insandır. İnanmayan Paris'e baksın. Kâşâneler bir ânda viraneye dönüyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.