Sultan Abdülhamid Han, 10 Şubat 1918'de Beylerbeyi Sarayı'nda nezaret altındayken vefat etti. 10 Şubat 1939'da ise Denizli'nin Honaz kazasında bir bebek dünyaya geldi. Sağ kulağına ezan, sol kulağına sala okunarak aile bu bebeğe "Enver" dedi. Arapça olan "Enver" "nurlu", "güzel" demek. Bu isim, geçmiş hayatımızda pek fazla yoktur; Enver Paşa ile yaygınlık kazandı. Tahmin ederiz ağabeyimize Enver ismini babası Nazif Efendi vermiştir; veya diğer bir aile büyüğü. Sanki o ismi vermekle bir Enver'le başlayan hüsran, bir başka Enver'le saadete kavuşsun istenmiştir. Evet; ismi Enver; Honaz doğumlu, Beşiktaş nüfusuna kayıtlı...
Soyadının da bir hikâyesi var:
Bizzat dinlemiştim:
-Babam, Ankara Keçiören'de demiryollarında çalışıyormuş. Soyadı kanunu o sırada çıkmış; babam da Keçiören'den dolayı "Ören" demiş.
Ören, zıtları buluşturan bir kelime; "yıkıntı" demek olduğu gibi "şehir" anlamına da gelmekte. Kader, kuldan öte; neyin niçin olduğunu bilemez ve anlayamayız. Olsa olsa önünde, hayrete veya acze düşeriz. Soyadı kanununun 1934'te çıkmasından 9 Yıl sonra Esseyid Abdülhâkîm Arvasî Hazretleri, Bağlum Köyü'ne defnedildi. O Bağlum, bugün büyük bir Ankara ilçesi olan Keçiören'e bağlı bir belediye. Aradaki illiyet bağı şudur, Abdülhâkîm Arvasî Hazretleri, Enver Ören merhumun hem kayınpederi ve hem de Hocası olan Hüseyin Hilmi Işık Hazretlerinin Hocasıdır.
Aslen Balkanlardan muhacir Ören ailesi 1943'te Denizli'ye taşınır. Enver Ören, ilk ve orta tahsilini Denizli'de tamamlar. 1953'te babasını kaybeder. Üniversite bitirmek babasının vasiyetidir. 1956'da Kuleli Askeri Lisesi'nin imtihanını kazanır. Kuleli'de ileride Hocası olacak kimya öğretmenini tanımakla hayatı değişir. Askeri liseyi bitirir fakat Harbiye'ye gitmez. İstanbul Üni. Fen Fakültesi'ne yazılır. 1961'de Zooloji-Botanik bölümünden mezun olur, hidro-biyoloji kürsüsünde asistan olarak kalır. O tarihlerde annesi Melike hanım teyze ve kardeşleri İstanbul'a taşınır ve Abdülhamit Han'ın zorla ikamet ettirildiği Beylerbeyi Sarayı'nın bulunduğu Beylerbeyi semtindeki bir eve yerleşirler. Bu arada bahriye yedek subay olarak askerlik vazifesini yerine getirir. 1966-67'de 1.5 Yıllığına yüksek lisans için Napoli üniversitesinde tahsil yapar. Sultan Abdülhamid Han'ın zevcelerinden Behice Maan Sultan'ın burada yaşamakta olduğunu öğrenir. Fakat Hanım Sultan, kimseyi kabul etmemektedir. Enver ağabey, bir mektup yazarak kapısının altından atar. Tanışma böylece başlar. Kadın Efendi, Bu genci öz evladı gibi sever. Enver Ören ağabey, Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- soyundan gelen seyyidler ve şeriflerle Osmanlı Hanedanı nesline çok hürmet eder ve onlara daima destek olurdu.
Zor şartlarda büyümüştü. Fakir-fukara, dul-yetim, işsiz, herkesin halinden anlardı. Herkese iş, aş ve imkân vermek için çareler üretirdi. 1968 Yılında Hocasının kızı Dilvin Işık hanımla evlenmekle Hocasıyla aynı evde yaşama imkânına kavuştu. Böylece Hocası Hüseyin Hilmi Işık'tan gece -gündüz istifade etmekteydi. Hocasının talimatıyla 22 Nisan 1970'de Türkiye gazetesini kurdu. Bu gazete, "Allah!" diyecek kimsenin kalmayacağı tarih olarak ilân edilen bir kavruk zamanda doğmuştu. 1972'de Baba olma zevkini yaşadı, oğlu Ahmet Mücahid dünyaya gelmişti. Enver ağabeyin, Aklı-fikri İslamiyete, tarihimize, kültürümüze, milletimize ve vatanımıza hizmetteydi. 30 sene kadar evvel bir keresinde şöyle demişti:
-Devlet çatıdır; çatı çökerse altında kalırız.
Enver ağabey, bir barış adamıydı, gönül adamıydı, tebessüm adamıydı, şükür ve sabır adamıydı. Haksız olduğunu hissettiğinde karşısındaki kim olsa özür diler, haklı olsa bile asla kimseyi kırmazdı. Çünkü ölüm O'nun için hayat kadar diriydi ve insan azizdi ve kul hakkı tehlikeliydi...
Bazı yıldızlar, asırlar aralığında gelirler. Sessiz-sedasız doğar, mükellefiyetlerini yerine getirir ve gökyüzünün derinliklerinden kayıp sonsuza giderler.
Güzel adam.
Nurlar içinde ol...