Erdoğan-Obama zirvesi
15 Mayıs 2013 01:00
Türkiye Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington ziyaretiyle
gerçekleşecek olan ikili görüşme, şüphesiz ki bir zirvedir. Bir dünya
gücü ile dünya gücü olmaya yürüyen bir bölge gücü buluşmasıdır.
Ticaretten, enerjiye, İran'dan, Irak'tan, terör örgütünden, Filistin'e,
İsrail'e, Arap Baharı'na, Kıbrıs'a, Ermeni meselesine, IMF'den
sıyrılmamıza kadar çok mevzu masaya yatırılacaktır.
İki bahis ise zirvenin zirveleridir.
Biri STA/Serbest Ticaret Andlaşması, diğeri Suriye buhranı.
Başbakan, hemen bütün holding sahiplerini, hemen bütün iş kuruluşlarını
beraberinde götürdü. Doğrusu budur. Bugün artık yeni Türkiye'de kıyafet
bunalımı aşıldığı gibi, sermayede renk abesliği de ortadan kalkmıştır.
Serbest Ticaret Andlaşması, öncelikli konudur. Türk-Amerikan ticaret
grafiğinde gösterge, ciddi mânâda Türkiye aleyhine. Geçen sene 8.5
milyar dolar açık vermişiz. Bu sebeple ABD'nin AB ile yaptığı STA'nın
bir benzerinin Türkiye ile de yapılmasını ısrarla isteyeceğiz.
ABD büyük bir pazardır. Çin, Kore, Japonya, Almanya vs. için birinci
müşteri Amerika'dır. Kıta büyüklüğündeki bu devlette lisans üstü talebe
okutma muvaffakiyetimizi ihracatta da tekrarlamamız lazım. Amerika
keşfedileli 521 sene olmuş, vatandaşlarımız, bu yeni dünyanın yolunu 19.
Asrın ortalarından itibaren tutmaya başlamış. Cazibe, 20. Asırla
birlikte artmış. Fakat 50 sene öncesine kadar gidenler kayıp nesildir.
Bir lobi kurulamamış, incir, fındık, baklava hacmi aşılamamış. Bu
itibarla iş adamlarımız için 2013 Amerika'nın yeniden keşif yılı olmalı.
Sadece mal değil fikir de hayal de ihraç etmeliyiz. Yazılım sektöründe
gençlerimize destek olunsa dünyada fırtına gibi eserler.
Bir dönem sosyalistler, memleketimize gelmiş Amerikalılara "go
home/defol" diye bağırır, "komünistler Moskova'ya!" diye karşılık
görürlerdi.
Aklıselim hakim olunca Moskova'ya Komünistler değil, iş adamlarımız,
hatta o bağıranlardan birçoğu gitti. Çünkü Ruslar, komünizmi tarihin çöp
sepetine atmışlardı. Şimdi sıra "go home!" diye öfkelenmiş olanlarda.
Dün kızdıkları bu ülkeye girip Türkiye'den buralara satılacak ne varsa
onları satmanın yoluna bakmalılar.
Suriye meselesine gelince...
Asıl ağırlık budur. Bazı şeyler alınacaktır. Bir kere uçuşa yasak bölge
kesin gibi. Tayyip Erdoğan, Washington'a bir terör musibetini bitirmiş
olmanın rahatlığıyla gitmiştir. Diğer taraftan sözde bahar, bölge için
felakete dönüşmüş, Suriye bütün bölgeyi tutuşturacak bir yaz yangınına
sürüklenmiştir.
Türk tarafı, muhataplarına diplomatik dille taşeron olmadığımızı ima ettikten sonra:
-Biz üstümüze düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Yüzbinlerce mülteci
yurdumuzda barınmakta, bugüne kadar milyar dolarlık harcamalar yaptık.
Saldırılara uğramaktayız, vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmekte. Siz
de artık bekle gör politikasının seyredici üslubundan çıkmalısınız!..
diyecektir.
Ayrıca BM Güvenlik Konseyi sorumsuzluğuna kesinkes dikkat çekilecektir.
Zirve sonrasında veya belki de zirve devam ederken Suriye'ye dair esaslı
gelişmeler beklenebilir.