Isparta milletvekili Erkan Mumcu, Kültür ve Turizm Bakanı iken Adalet ve Kalkınma Partisiyle bakanlıktan istifa etti. Bu kopuş iki bakımdan kayda değer. Birincisi sayın Mumcu, gençliği ve dinamizmiyle karizmatik bir isimdir. İkincisi AK Parti suyundan değildir, bu suya sonradan katılmıştır. Murat Başesgioğlu, Cemil Çiçek, Ali Coşkun, Abdülkadir Aksu, Ertuğrul Yalçınbayır gibi eski ANAP'lı ve Hüseyin Çelik, Necati Çetinkaya, Tayyar Altıkulaç gibi eski DYP'lilerle birlikte AK Parti'de yer almakla bu partinin entegrasyonu için değerli katkıları olmuştur. Uzun yıllar Milli Görüş çizgisinde siyaset yapıp türlü meşakkatlere katlanan genç kadro, yeni bir yapılanmayla milletin önüne çıkarken kendini sigorta ettireceği acentelere muhtaçtı. Onlar, AK Parti vitrininde yer alarak bu teminatı sağlıyor, parti de kendini isbat imkânı bularak vurulmak istenen damgadan kurtuluyordu. Bundan dolayı AK Parti genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, aralarına katılmak suretiyle partisine hizmet veren bu politikacıların çoğunu bakan, komisyon başkanı vs. gibi mühim mevkilere getirmiştir. Gelmeyenlerse bugün dahi bakanlık beklemektedir, mesela Necati Çetinkaya. Erkan Mumcu, MHP'ye gönül yakınlığı duyan, fakat Turgut Özal takipçisi olmaya çalışan bir ANAP'lıydı. Siyasi bağnazlıkları aşarak siyasetçiyi ortak paydalar etrafında buluşturmak niyetiyle söylemler geliştirmekteydi. Mesut Yılmaz'ın rakibiydi, onu rahatsız etmekteydi. Genel başkanıyla açık-kapalı kavgası çok oldu. Ancak Erkan Mumcu da tıpkı İlhan Kesici gibi risk alamadı, son hamleyi yapamadı. Partinin genel başkanlığına oynayacağına yokuş aşağı giden ANAP kamyonundan yakınından geçen yeni model bir kamyona atladı. AK Parti'nin ihtiyacı vardı, kendisini havada yakaladılar. İki kere de bakanlıkla taltif edildi. İlkinde MEB olduysa da bütün doğrularını bir anda hayata geçirmek gibi gayretlere girince büyük rahatsızlıklar doğdu. Bakanlıktan alındı. Alınışı zaten şüpheyle bakılan partiyi kurtarmak içindi. Tasarruf haklıydı. Buna rağmen Kültür Bakanlığına getirildi. İstifa tarihine kadar da bu bakanlıktaydı. Eğer Mumcu'nun eski partisiyle yeni partisindeki başarılarını mukayese etmek gerekirse "ANAP dönemi" daha başarılıydı denebilir. Az evvel de dile getirdiğimiz gibi Milli Eğitim Bakanlığında zamansız açıklamalarıyla devleti ürkütmüştür. İkinci kere geldiği makama ise ısınmadı. Bunlardan başka bir de parti yönetimi daha da ötesi sayın Erdoğan'la ters düştü. Tayyip Erdoğan'ın partisine hakimiyetiyle Mesut Yılmaz'ın hakimiyeti aynı değildir. Erdoğan tam hakimdir. Bu meyanda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hatasına da işaret etmek lazım. 3 Kasımdan sonra Abdullah Gül başkanlığında kurulan kabine iki-üç değişiklik dışında aynen devam ediyor. Değişiklik gecikmiş ve nihayet bir bakanın hem mevkiinden hem partisinden istifasına kadar vak'alar yaşanır olmuştur. Eğer kabine değişikliği vaktinde yapılsaydı şu hadise olmazdı. Veya en fazla bir milletvekili istifa etmiş olurdu. Erkan Mumcu bundan sonra ne yapabilir? Yeni bir parti kurarsa şansı yoktur, kendini tüketir. ANAP'ın başına geçerse ne yapar? Çok şey yapamaz. Tabela partisiyle ne yapılabilir? Zamanında ANAP'ta kalsaydı genel başkan olup kendi yolunu açabilirdi. Mumcu, şimdi herhalde ANAP ve DYP tabanını toparlamak istiyor. DYP'liler neden arkasından gitsin? Mehmet Ağar, gayet iyi çalışmakta, sorumlu muhalefet yapıyor. DYP bir sonraki seçimde grubuyla TBMM'dedir. Erkan Mumcu DYP'ye girmeyi de düşünmeli. O zaman AK Parti'ye gitmeyen ANAP'lıları da çeker. Böylece ANAP'la DYP'nin fiilen birleşmesine hizmet etmiş olur. Herkesin genel başkan olması şart değil. AK Parti'den adam koparmaya çalışmak ise yakışıksız olur. İki kere bakanlık yaptığı bir siyasi hareketi karalamak da yakışıksız olur. Türkiye uzun yıllar istikrar arıyordu Bugün yaşanan istikrar bir parti istikrarı değil, Türkiye'nin istikrarıdır. Para darlığına rağmen piyasalar çökmüyorsa siyasi istikrardan dolayı. İstikrarı bozmak Türkiye'ye kötülüktür. Onun için Mehmet Ağar böyle bir yola baş vurmadı, transfere tevessül etmedi.. Üstelik Mumcu'yu istifaya teşvik edenlerin ardı sıra gelecekleri de şüphelidir. Nereden, nasıl bakarsanız bakınız bu hadise genç yaşta şöhret olup politika merdivenlerinin üst basamaklarına tırmanmış bir kimsenin başının dönmesidir. Aydın Menderes, İlhan Kesici gibi Erkan Mumcu da aynı resimde yer aldı. Hata büyük. Her partiden onlarca örnek sayılabilecek bu isimlerden bazıları inadından, bazıları hırsından, bazıları aşırı tedbirciliğinden, bazıları geldikleri yeri unutmalarından kendi kendilerini cezalandırdılar. Onların şahsında ülke kaybetti. Şüphesiz ki kaliteli siyasetçi hele vasıflı devlet adamı kolay yetişmiyor. Hep demişizdir "kopan kaybeder". Erkan Mumcu, ciddi kopuşlar gerçekleştirse dahi aynı hakikat mevzubahistir. Ortada bir Ferruh Bozbeyli tecrübesi var. 1969'da 41 arkadaşıyla Adalet Partisinden koptu. Demokratik Parti kısa sürede dağılıp gitti. Sayın Bozbeyli çok senelerdir köşesinde. Süleyman Demirel'se Çankaya'ya kadar çıktı, bugün dahi gündemde. Kopup kaybedenlerin son misali İsmail Cem'dir. Erkan Mumcu, partisinde kalıp yanlışları düzeltmeye çalışsaydı daha yerinde olurdu.