Başbakanın AİHM'nin bir dâvâya dair başörtüsü için karar verirken ulemadan mütalaa alması gerektiğini söylemesi bazı çevreleri âdeta infilak ettirdi. Fevri davrananların çoğu kelimeyi de maksadı da anlamamışlardı. Çünkü onlar şu gün dahi Recep Tayip Erdoğan'a şüpheyle bakmaktalar. Hâlâ takiyye safsatasına yapışanlar çıkmakta. Onun için bir kaşık suda fırtına kopardılar. Buna rağmen onlar dini terminolojiye yabancı olduklarından dedikleri umursanmayabilirdi. Fakat fırtına sınırlı kalmadı. ANAVATAN genel başkanı da hadiseyi şiddetle kınıyor, gelişmeyi vahim buluyordu. Bu sözler Erkan Mumcu'nun aidiyetlerine aykırıydı. Dediklerini hayretle karşıladığımızdan geçen Cuma günkü yazımızın bir paragrafında bir iki kelimeyle yanlış yaptığına dikkat çektik. Sayın Mumcu aynı gün bizi aradı. Kırgın olduğu belliydi. Daha evvel "hocam" veya "üstadım" diye hitap ederken bu defa "Rahim Bey" diye başladı. "Ben bu sözü hak etmedim" dedi. İktidarın konuya dair samimiyetsiz davrandığını ileri sürdü. Anlattığına göre, konuşmasının tamamı verilmemiş, tv mağduru olmuştu. Hatadan korkan icraat yapamaz. O konuşma Erkan Mumcu'nun imzasını taşıyamaz. İktidar da muhalefet de hata yapabilir. Nitekim hükümetten ilk ayrıldığı sıralarda yaptığı eleştirilerden dolayı Erkan Mumcu aleyhine dâvâ açılmasının yanlışlığını da AK Parti kurmaylarına söylemiştik. Onun gibi Erkan Mumcu'nun ulema teklifine dair dediklerini yanlış buluyoruz. Böyle bir düşünceyi benimsemek tabanla ters düşmektir. Büyütecek hiçbir şey yoktu. Bunu yapanlar kelimeden ürkmüşlerdi. Fakat Erkan Mumcu o dünyanın içinden biriydi. Sırf başbakanı yıpratmak niyetiyle böyle konuşamazdı. Konuşursa büyük kitleler incinirdi. Yazımıza gelen desteklerden de gördük ki ciddi bir incinme de var. İki arabanın kaza yapmasında bile bilirkişi raporu alınmakta. Böylesine ihtilaflı bir bahiste de bilirkişiye müracaat edilse ne olur? Hiçbir şey olmaz. Daha isabetli karar verilmiş olurdu. Bütün aksine görüşlere rağmen adı geçen mahkemenin böyle bir rapor almadan kendini İslam uleması yerine koyması verdiği kararı sakatlamıştır. Hukuk tabiriyle dosya tekemmül etmemiştir. Erkan Mumcu, yargılaması eksik kalmış bir hükmün yanında yer almamalıydı. Bu sebeple yanlışa dikkat çektik.. Bu görevimiz ve dostluğumuz gereği. Artık muhalefet partilerimizden çağdaş muhalefet üslubu bekliyoruz. Tenkidden çok teklif üretilmeli. Her icraat değil, yanlış olan yerilmeli, doğru olana destek verilmeli. Nitekim başbakanın Hakkâri ziyaretine DYP ve ANAVATAN'dan destek gelmesi fevkalade isabetli olmuştur. Fakat "Helal Gıda" uygulama arzusu gündeme hem hazırlıksız, hem zamansız ve hem de lüzumsuz olarak getirilmiştir. Türkiye gibi bir İslam memleketinde insanları yok yere şüpheye sevk etmenin anlamı yok. Bunu muhalefet tabiî ki eleştirecek.. Her sözü, her icraatı yermek kazandırmıyor. Bir zamanlar öyle olabilir. Bugünün seçmeni nezdinde kaybettirmekte. Halbuki ülkemize kaybeden değil, kazanan siyaset adamları lazım. Meclisimiz aynı ânda birkaç hükümet çıkartacak güçte olsa fena mı olur? Evet; tenkidden önce teklif. O kadar ki insan iktidar olmasa bile fikri iktidar olabilir.