Süreç başlarken yapılan açıklamalar bugün de kulaklarda:
-Ne bağımsızlık, ne özerk idare! Biz, aynı bayrak altında, aynı topraklarda eşit şartlarda yaşamak istiyoruz!
Zaten bin yıldır olan da başka bir şey değildi.
Başka veya farklı olan, son asırdaki uygulamalardır.
Siyonist katkılı aşılanmış zihniyet, Türkleri dinsizleştirmek, Kürtleri Türkleştirmek istemişti. Herkes, zulmün bir tarafına muhatap oldu. Bir kısmı inanç asimilasyonuna tabi tutulurken bir kısmı da ırken asimileden geçti. Kürtler özelinde düşünülürse zulüm görmüş, folklorik tercihleri gibi en sıradan insani haklarından bile mahrum bırakılmışlardı. 12 Eylül rejiminde derinleşen bu zulüm, Özal ve bilhassa Erdoğan iktidarlarında iyileştirilmeye başlandı. Son 10 senedir ırkçılığın her çeşidi reddediliyor. Kürtlere mahrum oldukları hakların çok büyük bir kısmı verildi. Doğu ve güneydoğuya havaalanından üniversiteye kadar büyük yatırımlar yapıldı ve yapılmakta.
Hepsi bir tarafa Kürt, kanunla yok sayılmışken tanındı. Bu şartlarda PKK'nın varlık sebebi ortadan kalkıyordu. Kendini idame ettirebilmek için barış müzakerelerini çıkış yolu olarak gördü.
Soru haklıydı?
-Ne oldu ki örgüt, her şeye 'peki' diyor?
Doğru olan bu sorunun cevabı yukarıdadır...
PKK eylemsizlik kararı alınca Türkiye musibetsiz gün geçirmesin isteğindeki malum merkezler, devreye hemen DHKP-C'yi soktular. Reyhanlı ve bazı noktalarda kan aktı. Ardından daha başka örgütlerin desteğinde çevrecilik göz boyamasıyla Gezi terörü başlatıldı. Gezi hadiseleri, bir anda II. Cumhuriyet Mitinglerine döndü. Ama kısa sürede eylemin niyet ve mahiyeti anlaşıldı. Şimdi tamamen aykırı bir duruş. Esnaf ve ekmek düşmanı 40-50 çapulcu, bir esnafın üstüne giderek ayağını kırıyorlar.
Reyhanlı-Gezi-Lice, senaryoları yazılırken eş zamanlı olarak bir de Mısır darbesi yaşandı. Özerklik, bağımsızlık istemiyoruz diyen PKK-BDP'de kafalar bulandı. Sözlerine pas düştü. 30 yıl içinde militanlık bazılarının mesleği olmuştu. Bazıları mezhepçi taassup içinde. Bazıları İran, Suriye, Almanya gibi Batı devletlerinin adamı.
Kanaatimiz o ki el Muhaberatın sevkiyle PYD, PKK/BDP ve Öcalan'a emri vaki yapmıştır. 'PKK'nın İran kolu', 'PKK'nın Suriye kolu' deniyor. Bu kollar ne kadar başa tabidir veya buna izin verilir? Esad, PYD üzerinden Türkiye'yi vurma peşinde. "Nasılsa sonra PYD'yi de özerkliğini de hallederim" diyor.
Kürtçü olmayan Kürtler, büyük oyuna karşı uyanık olmalılar.
Belki denecektir ki Irak'taki özerk Kürt idaresiyle bu kadar yakın ilişkiler kurulurken Suriye'dekine karşı olmak neden?
PKK'lı din tanımayan Marksist Kürt, Kuzey Iraklı Mü'min Kürt değildir. Esad'ın fesadına uyularak hülyalara dalıp barış sürecine kıyılırsa yarınlara yazık olur.
Hepimiz aynı gemideyiz.
Veya aynı vatanda.