Eyvah kavga

A -
A +

Her şey olmasa bile çok şey gayet iyi gidiyordu. Allah'a şükür halen de iyi gitmekte. Huzur ve istikrar var. Nicedir buna hasrettik. Bir Ecevit döneminin 1970'lerdeki margarin yağına hasret, elektrikten mahrum günlerini dehşetle hatırlarız, bir de 2001'in koalisyon günlerindeki krizleri. 17 Ağustos 1999 Zelzelesi, toplumu 2000-2001 Krizleri kadar sarsmadı. Yer kıpraşması 45 saniye sürdü ve bitti. Ölen ölmüş, kalan kalmıştı. Krizlerdeyse milyonlar, ölüp ölüp dirildi. Etkileri bugün de devam etmekte. Şöyle bir dünden bu yana bakalım... II. Dünya ve tek parti günlerinden sonra huzuru, 1950'de yakalamışız. 10 yıl devlet terörü ve savaş korkusuyla geçmiş. Yakalanan huzur 10 yıl sürmüş. 1960'lara girerken öğrenci hareketleri başlamış. 1960'ta bir askeri darbeyle her şeyi kaybetmişiz. Darbe kanla bitmiş. Sonra 1965'lerde huzuru tekrar yakalamışız. Sadece 5 yıl kadar sürmüş. 1970'lere girerken talebe hareketleri ve iktidar bölünmeleriyle huzuru bitirmiş. 1971'de tekrar askeri darbe gelmiş. Bu defa da gençler dar ağacında can vermişler. Bütün 70'li yıllar kayıp ve felaket günleridir. Kaybı 1980 Askeri darbesiyle durdurmaya çalışmışız. Nihayet 1983 genel seçimleri ve Turgut Özal, Anavatan. 1993-2002 arası 10 yıl yeniden kaybedilmiş, yele verilmiş, toprağa gömülmüş günlerdir. Son olarak 3 yıldır huzur ve istikrar içindeyiz. İyi çalışan, iyi giden bir hükümet iş başında. Geçmiş 55 senenin yarısı israf olmuştur. Bunun herkes farkında. İş adamı da farkında siyasetçi de... Öyleyse bu kavga neden? Evet, dışarıdan baktığımızda bir rektörün tutuklanması şık değil. Fakat bu memlekette hukuk da var mahkeme de. Mahkeme öyle uygun görmüş. Bir yazar ülkesi için bu kadar ağır konuşmamalıydı. Vahim hata işledi. Buna rağmen özür dileyeceğine aksi yolu seçti. O halde hesabını vermekle mükelleftir. Özgürlük başıboşluk değil. Mahkemeler zenci Türkler için ayrı, beyaz Türkler için ayrı çalışamaz. TÜSİAD bunu bilmekte. İş adamlarımız, haydi haydi bilmekte. Lakin TÜSİAD kendi ayağına sıkıyor. Seçim barajına dair konuşmaları isabetlidir. Ancak Mustafa Koç'un "Yücel Aşkın'a reva görülen muamele" sözü yakışıksızdır. Reva menfi bir kelime. Zulmü ifade eder. Kimse rektöre bir şey yapmıyor. Yapılanlar bir hukuk işleyişidir... Yukarıda bahsettiğimiz ampulsüz, elektriksiz, benzinsiz, mazotsuz, margarinsiz.... yokluk günlerinde Bülent Ecevit'i TÜSİAD, gazete ilanlarıyla devirmişti. O da bir darbe oldu. Acaba TÜSİAD, yine aynı niyette mi? Hayır, kat'iyyen ihtimal vermiyoruz. Ancak nedense o toplantının konuşmacıları, çoğunlukla tribünlere oynadılar. Tercihleri, popülizm oldu. Beyaz Türklere mesaj verdiler. Konuşma ve değerlendirme tarzları yanlıştı. Fakat başbakan Tayyip Erdoğan'ın çıkan problemi sükunetle karşılamaması da yanlıştır. Keşke daha itidalle davransaydı. İşte özetini verdik. Zaten herkes de biliyor. Darbe, devirme, sokak hareketi, kavga, ne zaman bu memlekete zerrece hayır getirdi. Ortada bir Kürt çıkmazı varken. Irak gailesi her gün daha da berbatlaşırken. İran ve Suriye konuşulurken. İşsiz sayısı bugün bile milyonlarla ifade edilirken. Asgari ücret iç burkarken. Kim hangi hakla kavga edebilir? Lütfen herkes sussun. Ve düşünsün. Ne oldu nazar mı değdi bize? 3 ay daha böyle devam ederse ne yabancı yatırım kalır ne AB? O zaman, şimdi hiç istenmeyen erken seçim, çare olarak düşünülür. Yapmayınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.