Bahar günleridir. Tomurcuklar patlamaya, ağaçlar çiçeğe durmaya başladı. İnsanlıksa çıkmaz sokaklarda. Haberler ruhları karartmakta. Etrafta olup biten güzellikler hani neredeyse görülemiyor. Bu yüzden bitmez bir lezzeti sütunumuza taşımayı vazife saydık. Divan şiirinin ne kadar da uzağına düşmüşüz. Neden, nelerden uzağa savrulmadık ki. Es'ad (Vak'anüvis İstanbullu Mehmed): Çekilenler kalur Es'ad bu cihân içre hemân Vakt-i şâdi de gelür mevsim-i mihnet de geçer Ey Esat, sakın ola ki dert etme, yaşadığın sıkıntılar bir gün biter, onların hepsi eski günlerde kalır. Ümitsiz olma, beklemediğin bir vakitte mihnetten kurtularak mutlu olabilirsin. * Fâiz (Edirneli Abdürrahîm): Deryâ-dil olanlarda arâ gevher-i aşkı Her dilde bulunmaz dür-i nâyâb-ı mahabbet Sevgiyi, muhabbeti, samimiyeti herkeste bulamazsın. Sen onu okyanuslar misali engin gönüllere sahip olanlarda ara. Muhabbet, tepeden tırnağa samimiyettir, emsalsiz bir incidir, mücevherdir. * Hüdâî (Üsküdarlı şeyh Aziz Mahmud Hüdâî): İstikamet ehli hıfz-î Hak'dadır ermez ziyan Ânın içün serv'i incitmez beğim bâd-î hazan Doğruluktan ayrılmayanı, Cenab-ı Hak, kötülüklerden koruduğundan o kimse ziyan görmez. Dosdoğru olduğu için servi ağaçlarını sonbahar rüzgârları bile eğip bükemiyor. Rüzgârlar, hışımla esip geçiyor, fakat başı göğe eren serviler, hayatlarına vakarla devam ediyorlar. Yüce Allah'ın sakladığına kim ne yapabilir? * Nâbî (Yusuf): Kitâb-î kaînat esrâr-ı hikmetle lebâlebdir Şikâyet cehlden feryâd bîidrakliklerden Şu kâinat kitabı, ilâhî hikmet sırlarıyla ağzına kadar dolu olduğu halde cahiller, hallerinden şikâyet, idraksizler feryat ederler. * Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman): Saltanat dîdikleri ancak cihan gavgaasıdır Olmayâ bahtü saâdet dünyede vahdet gibi Saltanat, iktidar, zenginlik, hükmetmek en nihayetinde bir cihan kavgasıdır. Halbuki şu dünyada birlik, beraberlik, vahdet gibi iktidar, güzellik ve bahtiyarlık yoktur. İnsana da cemiyete de devlete de ağız tadını veren, hayatı yaşanır kılan bu vahdettir, birlik beraberliktir. Birlikte rahmet, ayrılıkta azabı ilâhi vardır. * On binlerce kitap, milyonlarca mısra kütüphanelerde, arşivlerde.. Okunmuyor, anlaşılmıyor, tat alınmıyor. O fikri, zevki, o lezzeti divan şairlerinin coştuğu bahar mevsiminde ruhlarını şâd etmek, belki de birilerine pencere açmak için birkaç küçük iktibas yaptık. Her şey etrafımızda olup bitenlerden ibaret değil. Bir dünya düşünün ki tarih vakânüvisinden sultanına kadar herkeste üstün edebi anlayış ve kabiliyet var. Nelerden ve nelerden mahrum kalmışız. İstifade edilmeyen arşiv, kapısı açılmayan kütüphane neye yarar?