Fehmi Çetinkaya

A -
A +

"Yârân-ı Harput" diye bir topluluk. Harput dostları, bu toplulukta bir araya geliyorlar. İsmini merhum Ahmet Kabaklı koymuştu. Faaliyetleri farklı mekânlarda devam ediyor. Dünkü vuslat, Çetinkaya'nın Dudullu'daki merkezinde gerçekleşti. Toplantı sebebi Fehmi Çetinkaya'yı anlatmaktı. Başarılı bir insan, hayatta iken yâd edilmek suretiyle kadirşinaslık gösteriliyordu. Fehmi Çetinkaya, iş hayatına 1957 yılında Adana'da 25m2 büyüklüğündeki bir dükkânda gömlek imalâtıyla başladı. Bunun bizzat şahidiyiz. Adana Kuruköprü'deki o dükkân, şu ân dahi gözümüzün önünde. Gömlek dikme isteği, terzi olan annesinden dolayı. Elle çalışan dikiş makinesinin çıkarttığı sesler, kerpiç damda ona sanki ninni olmuştur. Annesinin diktikleri takdir gördükçe küçük Fehmi de terziliğe hayranlık duyar. Ticaretteki başarısını ise babasının nasihatlerine borçlu. Fırat nehri kenarındaki bir köyde bakkallık yapan bir insan, oğlunu ârifane nasihatlerle hayata hazırlamaktadır. Fehmi Çetinkaya 18 yaşındadır. Terzilik öğrenmek için İstanbul'a gelecektir. Veda sırasında büyüğünün elini öpmek üzere eğilir. Baba, şunları söyler. "El öpmek o kadar mühim değil. Mühim olan dediklerime riayet etmendir. Gittiğin yerde içki içmeyeceksin, kumar oynamayacaksın, kimsenin namusuna bakmayacaksın. Haydi şimdi nereye istersen oraya git, bunlara riayet edersen muvaffak olursun. Ama birini dahi işlersen hüsrana uğrarsın, dünyanın neresinde olursan ol ben de peşini bırakmam". Fehmi Bey, 1 yıl İstanbul'da Müslim, gayrı Müslim terzi ustaları yanında sanatın inceliklerini kavrar. Sonra da Elazığ'a, Baskil'in Kadıköyü'ndeki babasının yanına döner. Anlaşılan babası oğlunun mesleği layıkıyla kavradığına kanaat getirir ki bir süre sonra ona 4 bin lira sermaye verir. Fakat İstanbul'a değil Adana'ya yollar. "Adana'ya git, orası bize daha yakın" der. Fehmi Çetinkaya, dükkânı açtığında tek başınadır. Baba, oğlunu ziyarete gelir. Sohbet sırasında sorar. "Gömleği kaça dikeceksin?" "Piyasa 20 lira ben de 20 liraya dikeceğim". "Olmadı, der baba, sen 10 liraya dikecek, fakat asla hile yapmayacaksın". Fehmi Bey itiraz edecek olur. "Maliyeti 7 buçuk lira". "Olsun der baba, 2 buçuk lira yeter." Oğul, büyük sözü dinler. Seri halinde siparişler birbirini kovalar. Baba, evladını vicdanına ticaretin üç altın prensibini nakşeder. "Bereket azdadır, israf haramdır, kanaat bitmez-tükenmez hazinedir." İşler geliştikçe babası 3 ayrı zamanda gelir ve her defasında bütün tasarruf edilen parayı götürüp memlekette fakir-fukaraya sadaka olarak dağıtır. Bunlar, Fehmi Çetinkaya'yı 3 kere iflasın eşiğine getirir. "Baba niçin böyle yapıyorsun?" dediğinde "oğlum temel atıyorum, temel sağlam olsun, yer-gök dua üstüne, sen duayı az mı görüyorsun, herkes sana dua ediyor" der. İşler geliştikçe diğer kardeşlerini de etrafına toplar. Onlara harçlık değil satmaları için gömlek verir, satar kârını alırlar. Ticaretini önce Adana'da sonra İstanbul'da büyütür. 1957'de günde 1 adetle başlayan gömlek üretimi bugün yılda 2 buçuk milyona varmıştır. Konfeksiyonun diğer dallarında da yüz binler ve on binlerle ifade edilen sayılarda imalat yapmaktalar. Mağazalarda 82 bin çeşit mal satılmakta. Yıllık ciro 250 milyon dolar. Fehmi Çetinkaya, Yârân-ı Harput toplantısında yaptığı teşekkür konuşmasında bugüne kadar hiçbir işçinin maaşının ikinci güne kalmadığını, hiçbir çeklerinin dönmediğini, banka kredisi hiç almadıklarını söyledi. Şu gün yurt çapındaki imalat ve satış alanları toplamı 150 bin m2. 2006'da İstanbul ve değişik illerde dev mağaza ve alış-veriş merkezleri açıyorlar. Bugün Çetinkaya mağazaları sayısı 20, bunu önümüzdeki 10 yılda 100'e çıkarttıktan sonra yurt dışına açılmayı düşünüyorlar. Fehmi Çetinkaya'ya Kanada, Almanya vs. "gel" diyor. Sebep, bu hükümetlerin 1 vatandaşlarına daha iş imkânı temin etme arzusu. Sayın Çetinkaya, başarıyı inanç ve azme bağlıyor. İnanç ve azimle çalıştıktan sonra engelleri aşmamak için bir sebep yoktur. Dürüstlükten şaşmamak gerektiğine işaret ediyor. Çünkü babası daha hayata atılırken "hile yapmayacaksın" demişti. Bizim gözlemimiz ise ilaveten şudur: Birlik, beraberlik, ailenin bir kişi etrafında pervane olması. Buna rağmen şöyle düşünmemek mümkün değil. Faraza Fehmi Çetinkaya, aklı ermeden babasını kaybetseydi acaba bugün bu isimde bir iş adamı olur muydu? 60 yıl evvelinde Baskil'in bir köyü. Orada bir bakkal. Fakat muhkem bir ahlak ve müthiş bir ticari zekâ. Kıyıda-kenarda kalmış o insanları bile kim, nasıl yetiştirdi? Başarı işte o sistemde, o ahlakta. Biz şu gün dahi bir mirası tüketiyoruz. Eğer o sistemi yeniden hayata kazandırırsak daha birçok iş adamı çıkar. Hayırlı evlat yetiştiren güzel insanlara rahmet olsun, selam olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.