Felâket tellâllığı muhalefet değildir

A -
A +

Pandoranın kutusu açıldı ve birden bire ne kadar eski tüfek politikacı varsa ağızlarında çürük sakızlarla ortalığa döküldüler. Solo halinde söylüyorlar ama maksatları bir araya gelip koro halinde türkü çığırmak. "Beraber ve solo şarkılar" diye bir usul varsa da beraber ve solo türküler yoktur. Türkü söylemeye Anadolu'nun bazı yerlerinde "türkü çığırmak" denir. Hadi madem ki deyimleri açıklar olduk, Şu "eski tüfek"ten de bahsedelim. Bu tabir solcular içindir. "Eski tüfek" derken çaptan düşmüş, miadını doldurmuş solcular kastedilirdi, Bizse bu defa sözü, geçen asır politikacıları için kullandık. Kafa dengi ve çoğu beşinci sınıf gazetecileri karşılarına alıyorlar. Başlıyor ahbap-çavuş muhabbeti. Çanak sorular, kepçe cevaplarla laf çalkanıp duruyor. Netice,çuval çuval keçi boynuzu bir gram bal. Ne bir yeni fikir, ne proje. Dedikleri tek cümle... "Cumhuriyetin temel kazanımları tehlikede". Laiklik tehlikedeymiş. Laiklik tehlikede olduğu için Cumhuriyet de tehlikedeymiş. Muhalefetin böylesine ayağa düşmesi düşündürücüdür. Böyle giderse Türk demokrasisinin muhalefet ayağı topallamaya devam edecektir. Muhalefet elbette tenkit eder. Fakat dününden ve yarınından emin muhalefet insafla eleştirirken dürüstlükten, hakkı teslimden de vaz geçemez. İftira hiç atamaz. Asılsız mübalağa laflarla memleketin ufkunu karartamaz. Felâket tellâllığı muhalefet yapmak değildir. Bugün bu felâket tellâllığı yapan 20. Asır bakıyesi muhaliflerin dönemleri ya sol-sağ veye Türk-Kürt kavgalarının yaşandığı zamanlardır. Yokluk kıtlık günleridir. Kardeş kardeşe onların döneminde düşman oldu. TL onların zamanında para kabul edilmedi. Kıbrıs o vakit içinden çıkılmaz hale getirildi. AB'yi onlar reddettiler. Maksatları açık. Hükümeti şiddetle tahrik ederek "madem öyle, hodri meydan!!!" dedirtip erken seçime zorlamak. Böylece bu meclisin cumhurbaşkanı seçmesinin önüne geçmek. Bu düpedüz "biz ve ötekiler" ayrımıdır. İnsanı, bu ülke vatandaşını sınıflara ayırmaktır. Beyaz Türkler, bu ülkenin öz çocuklarının, esnafın, kapıcının, köylünün, işçinin çocuğunun bürokraside üst seviyelere tırmanmasını, onların dünyaya açılmasını, milletvekili, bakan olmasını, hazmedemiyor. Aynı beyaz Türkler, merkez lümpenleri, zâdegânlar, Adnan Menderes iktidara gelince "ne yani hasolara-memolar mı memleketi idare edecek?" diyerek iktidarı vermek istememişlerdi. Turgut Özal, seçimleri kazandığında da iktidarı 1 ay geç tesilm ettiler. Recep Tayyip Erdoğan'aysa mecburen verdiler. Çünkü her alanda yangın vardı. İşler düze çıktı... Kafalar kapılardan uzandı. Yaşları elverenler hatırlar. Bülent Ecevit'in Türkiye'yi 1 cente mahkum eden o unutulmaz yokluk günlerinden sonra Süleyman Demirel iktidara geldi. Demirel, bürokratı Özal eliyle meşhur 24 Ocak İktisadi Kararlarını aldı. Ülke komadan çıktı. Tam düzlük göründü ki 12 Eylül darbesi yapıldı. Tarih tekerrür mü ediyor nedir? 28 Şubat ekibi Türkiye'yi üst üste krize soktular. AK Parti iktidarı geldi, çok eksikler, bir çok yanlışlar var ama çok güzel hizmetler de yapıldı. Geçenlerde atılan bir manşet tesadüfen mi, şuurla mı atılmıştı "22 Haziran kararları hayırlı olsun" deniyordu. Dikkat ediniz sandıkzedeler, asker kışkırtıcılığı yapmaktalar. Türkiye'de beyaz Türkler yıkım ekibi. "Öz yurdunda parya"lığa mahkum edilmek istenenlerse enkaz kaldırma ekibi. Dürüst, namusuyla muhalefet yapanlar baş tâcı. Yalan dolandan medet umanlara kimse yüz vermeyecektir. Böyle yapanlar, bu milleti hâlâ tanımamış... Ne demişler? "Sen âlemi kör, herkesi sersem mi sanırsın?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.