Bu yıl, İstanbul'un fethinin daha bir ayrı anlamı var. Bu yıl, fethin 550. yıldönümünü idrak edeceğiz. İşte o haftadayız. 1071'de Anadolu kapılarından girmiş, 1352'de sallarla Rumeli'ye geçmiş, 1453'te İstanbul'u fethetmişiz. 550 yıl uzun ve şerefli bir zaman dilimi. İstanbul, 1453'te Bizans'ın başkentidir. Düştükten sonra da 1923'e kadar Türklerin başkenti olur. Esasında "Türklerin başkenti" eksik bir tariftir. Çünkü bu şehir, aynı zamanda bütün Osmanlı unsurlarının da başkenti. Buna rağmen bu tarif de eksik kalır. Zira İstanbul'un fethiyle birlikte Orta Çağ kapanarak Yeni Çağ açılır. Böylece O, aynı zamanda dünyanın başkenti olur ve bu görevini sonuna kadar olmasa da buna yakın miktarda sürdürür. İstanbul, bugün dahi kültür, medya, ticaret, sanayi, ekonomi ve turizmin başkenti. Hatta belki şöyle bile denebilir. Türk dünyasının başkenti. Veya daha genişleterek söylemek lazımsa Avrasya'nın başkenti. Dışarıda bu taraflarıyla tanınmakta. İçerde de bu tarafı ön plana çıkmakta. Türk milletinin din olarak İslamiyet'i seçmesinden sonraki en büyük hareketi herhalde İstanbul'u fethidir. İstanbul fethedilmeseydi ne olurdu? Milletçe bugüne kadar devam edebilir miydik? İstanbulsuz bir Türk medeniyetinin varlığını tahayyül etmek dahi çok zor. Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- alınmasını teşvik ve fethi gerçekleştirecek kumandanla askerlerini tebşir ettiği/müjdelediği ikinci bir şehir yoktur. Bu yüzden İstanbul bütün İslam hükümdarları için bir ideal olmuştur. "Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul'u" diyen 21 yaşındaki Sultan içinse kızılelma. Fethedilemeyen beldenin fethi, dâhi padişah Fatih Sultan Mehmed'in deha eseridir. Zaman zaman aklımıza geldikçe ürpeririz. - Ya İstanbul'u işgalde kaybetseydik? O takdirde İstanbulsuz bir Türkiye, nerelerde olurdu acaba? Mânâ ve mekânıyla tarihimizin kilit noktası İstanbul'dur. O, Asya ve Avrupa kıtaları üzerine kurulu tek şehir. Gerek İstanbul'u fethedenler ve gerekse işgalde ne yapıp ederek O'nu elden çıkartmayanlar, bizlere karşı vazifelerini yaptılar. Peki bugünküler ne yapıyor? İstanbul, uzunca bir dönem ihmal ve nankörlük yaşadı. 20 yıldan beriyse çok ciddi hizmetler görmekte. Mekânıyla haylice imar edildi. Şüphesiz ki şehirleşmeye, belediye hizmetlerine dönük yapılması gereken daha çok iş de var. Elbette. Ancak, her şey insan için. İstanbul da insan için. Nerede yaşadığını bilmeyen birine İstanbul ne lazım? Şimdi sıra şehir kalkınmasından sonra insanın kalkınmasında. 550. yılda en fazla bu mesele üzerinde durulması gerekir. Fatih, önce mekânı sonra ruhları fethetti.İstanbulsuz bir Türk medeniyetinin varlığını tahayyül etmek dahi çok zor. Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- alınmasını teşvik ve fethi gerçekleştirecek kumandanla askerlerini tebşir ettiği/müjdelediği ikinci bir şehir yoktur. Bu yüzden İstanbul bütün İslam hükümdarları için bir ideal olmuştur. "Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul'u" diyen 21 yaşındaki Sultan içinse kızılelma. Fethedilemeyen beldenin fethi, dâhi padişah Fatih Sultan Mehmed'in deha eseridir. Zaman zaman aklımıza geldikçe ürpeririz. - Ya İstanbul'u işgalde kaybetseydik? O takdirde İstanbulsuz bir Türkiye, nerelerde olurdu acaba? Mânâ ve mekânıyla tarihimizin kilit noktası İstanbul'dur. O, Asya ve Avrupa kıtaları üzerine kurulu tek şehir. Gerek İstanbul'u fethedenler ve gerekse işgalde ne yapıp ederek O'nu elden çıkartmayanlar, bizlere karşı vazifelerini yaptılar. Peki bugünküler ne yapıyor? İstanbul, uzunca bir dönem ihmal ve nankörlük yaşadı. 20 yıldan beriyse çok ciddi hizmetler görmekte. Mekânıyla haylice imar edildi. Şüphesiz ki şehirleşmeye, belediye hizmetlerine dönük yapılması gereken daha çok iş de var. Elbette. Ancak, her şey insan için. İstanbul da insan için. Nerede yaşadığını bilmeyen birine İstanbul ne lazım? Şimdi sıra şehir kalkınmasından sonra insanın kalkınmasında. 550. yılda en fazla bu mesele üzerinde durulması gerekir. Fatih, önce mekânı sonra ruhları fethetti.