Geçmiş olsun

A -
A +

21 Ekimde referandum var. Türkçe'siyle "halk oylaması" dediğimiz referandum, bizde kullanılmasına alışkın olmadığımız bir yetki. 1982'den bu yana ikincisini yaşayacağız. Vatandaşın devlet yönetiminde ağırlığı arttıkça halk oylamaları sıklaşacak. İhtiyaç olan her konuda halkın ne dediği, ne düşündüğü öğrenilecek. Mevcut anayasa da belli şartlarda referanduma imkân vermekteyse de yapılacak olanda bu yolun daha genişleyeceğini tahmin etmekteyiz. Bilindiği gibi Türkiye, bir Cumhurbaşkanı seçme krizi yaşadı. 16 Mayısta Abdullah Gül'ün yoluna dikenler döşendi. Anayasa Mahkemesinden 367 şartı çıkartıldı. Bunun üzerine AK Parti, o toz duman arasında anayasada değişiklik yaptı. Bir yandan seçime gidiliyor, bir yandan anayasa değişikliği oluyordu. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekti. Değişiklik, devrin Cumhurbaşkanı tarafından da imzalandı. Yürürlük başladı. Hukuk sistemi devreye girdi, 21 Ekim tarihi ortaya çıktı. Zikredilen günde yeni cumhurbaşkanı seçilecekti. Ancak ondan evvel genel seçimler yenilendi, köprülerin altından çok sular aktı. Türkiye yeni dönemle birlikte TBMM kararıyla 11. Cumhurbaşkanı olarak sayın Abdullah Gül'ü Çankaya'ya yolladı. Bununla beraber 11. Cumhurbaşkanının halk oylamasıyla seçilmesi gibi bir tuhaf durum da öylece ortada durmakta. Önceleri Abdullah Gül'ün Çankaya'ya yakıştırılıp yakıştırılmaması, eşinin baş örtüsünün yadırganması gibi gariplikler yüzünden kimse bu 21 Ekim referandumunu hatırlamadı. Ancak tarih kendini hatırlatacaktı. Nitekim öyle de oldu. Şimdi şunu sormamak mümkün değil: -Acaba her önüne gelen metni önce iade edip sonra Anayasa Mahkemesine götürmek gibi vazgeçilmez bir alışkanlığı olan sabık Cumhurbaşkanı bu referandumu kasten mi tasdik etti? AK Parti'yi isteyerek mi zora soktu? İktidara göre 11. Cumhurbaşkanı seçilmiştir, kanunun kastı 12. Cumhurbaşkanıdır. Ana muhalefetse farklı kanaatte. Tabiî bir de hukukun yorumu olacaktı. Neticede çok lüzumsuz, hatta can sıkıcı bir durumla karşı karşıya kalmıştık. Neyse ki iş kendi seyrine bırakılmadı. İktidar partisi, muhalefet partilerinin kapılarını çalmaya başladı. 21 Ekimde referandum yine yapılacak. Fakat "11. Cumhurbaşkanı seçilecektir" ibaresi değiştirildikten sonra. Dolayısıyla oylamanın "evet" çıkması halinde 12. Cumhurbaşkanının kim olacağına doğrudan halk karar verecek. MHP yine olgun bir tavır ortaya koydu. Bu parti gerek Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis genel kuruluna girmekle ve gerekse şimdi 18 ve 19. Maddeler için verdiği destekle çağdaş siyaset örnekleri sergilemektedir. CHP ve DTP de bu desteği vermekle isabet etti. Sonuçta Türkiye kazanacak. Artık iktidarların her yaptığına yanlış deme devri bitmiştir. Doğru olana "sonuna kadar yanınızdayız" diyecekler kârlı çıkar. Şimdilerde çarıklı erkânı harp yok. Seçmen seçtiği kadar bilgili. Bazen ondan ilerde. Bugünden "geçmiş olsun" diyoruz. Eğer muhalefet sağduyu ile hareket etmeseydi sonunun nereye varacağı belirsiz bir trajedi yaşayabilirdik. Abdullah Gül yine gelirdi ama dolambaçlı yollardan sonra. Oysa sayın Cumhurbaşkanı üst üste 3 önemli hamlesiyle tam puan aldı. İlk gezinin Güneydoğuya yapılması. Çankaya'da ilk defa şehit yakınlarına iftar verilmesi. İlk defa bir Türk Cumhurbaşkanının Avrupa Konseyi Parlamentosunda konuşması. Görünen o ki Recep Tayyip Erdoğan, hükümet işlerinde Abdullah Gül devlet işlerinde içerde ve dışarıda mekik dokuyacak, bir anlamda hayırda yarışacaklar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.