Gençliğimizin türlü problemleri var. Birinci problem, istikbal kaygısı. 19 Mayıs Gençlik Bayramı haberleriyle ÖSS sonrası ne kadar gencin açıkta kalacağı haberleri aynı günlerde yayınlanıyor. 2 milyon 350 bin işsizin büyük çoğunluğu gençlik. Üstelik kerhen bir baltaya sap olmuşları da katarsanız bu sayı katlanır. 19 Mayısta gülmesini beklediğimiz genç, bir ay sonra ÖSS hüsranına uğrayınca ister-istemez ağlıyor. Gençlerimiz yarınlarından emin değil. Eşitsizlik, almış başını gitmiş. Bir Anadolu kasabasındaki lise mezunuyla İstanbul'un en pahalı okulunda okuyan genç, aynı yarışın içinde. Biri dilediği yeri kazanırken diğeri açık öğretim, tv ile ders gibi sözde imkânlarla oyalanıyor. Gençliğimizin maddi ve mânevî dertleri var. En evvel yarışta eşitlik temin edilmeli, sonra da herkes üniversiteye değil, herkes hayata yönlendirilmeli. Şu veya bu ideolojik tavırlarla meslek liseleri daha da gözden düşürülünce fatura pahalı olacaktır. Herkesin üniversite mezunu olması şart değil, lüzum da yok. Ara insan ihtiyacı bir süre sonra şiddetle hissedildiğinde içerde kahvehaneler mesleksiz diplomalılarla doluyken dışarıdan zenaatkârlar getirilecektir. İlk öğretimden başlayarak meslek liselerine yönlendirilme yapılmalı. Üniversiteye gidecekler ayrılmalı, ancak bir zenaatkâr da toplumda iyi bir üniversite mezunu kadar saygı görebilmelidir. Devlete düşen bu adaleti temindir. Boşa denmemiş, "marifet iltifata tabidir" diye. Zenaatkâr iyi kazanırsa o tarafa kendiliğinden akış olur. Gençliğin diğer meselesi mânevidir. Çoğu gencin sadece cebi değil iç dünyası da boş. Yüz binlerce genç, iki boşluk arasında, maddi problemler, mânevi problemler. Birinci problem ya isyana, ya küskünlüğe sevk ederken ikinci problem, uyuşturucu, alkol ve diğer düşkünlüklere sürüklüyor. Bir süre öncesine kadar bu cemiyette eroin bilinir miydi? Sahipsiz genç yalnızca kötü yollara kapılmıyor, din değiştirenler de ürkütücü rakamlara vardı. Kısacası, ortalık güllük gülistanlık değil. Onun için bir bayramın unsurları gözden geçirilmeli. Tek başına tören kurallarıyla insan bayram yapamaz. Mesela, bir yıl da gençlik temsilcileri, milli eğitim bakanları yahut bugün YÖK sebebiyle sokaklara dökülüp slogan atan, polisle kavga eden akademisyenler veya bunların hepsi birden diyebilmeli ki "biz, şu şartlarda nasıl bayram ederiz? Bayram yapmamız için işsizlik bitmeli, tek genç dahi ziyan olmamalı." Ne var ki bunlar hiç bir zaman konuşulmayacak, tekrar eden nutuklar atılıp, kıyafet dedikoduları yapılacaktır. Oysa tartışılması icap eden çeşitli cephelerden ele alınmış gencin bizzat kendisidir. AB'ye ister girelim, ister girmeyelim. Neticede bu gençlerle yarınki dünyada yarışacağız. Yarınki Türkiye'yi omuzlayacak kaç bin genç yetiştirildi? Gençliğimiz hangi seviyelerde, kaç bin genç halinden ne kadar memnun? Bunları konuşalım.