Türk Silahlı Kuvvetleri 16 Aralık 2007 gecesi, gece görüş imkânıyla donatılmış 50 jet ile havadan ve karadan topçu atışlarıyla Kandil dağındaki PKK kamplarını vurdu. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtından sonraki en büyük, Amerika'nın Irak'ı işgalinden bu yana ise ilk harekâttır. Harekât, iki devletle anlaşarak, bir otonom idareyi de pasif kalmaya mecbur ederek yapılmıştır. Bunlar, ABD, İran ve Irak Kürdistan idaresidir. Elde edilen netice Türkiye Cumhuriyeti Devletinin muvaffakiyetidir. Devletimizin bütün müesseseleri, tam bir ahenk içinde çalıştılar. Cumhurbaşkanlığı, hükümet, genelkurmay, hariciye, istihbarat birimlerimiz, aynı şevkle aynı ahengin içinde yer aldılar. Kıbrıs Harekâtı, batıya rağmen yapılmıştı. Bu defa batı iki parça, ABD ve AB. Amerika, Türk devleti çok kararlı bir tavır ortaya koyunca esasında oralı olmamakla, koordinatör, müzakere gibi oyalamalar veya işgal üzerine bir de terörle uğraşamayız vari ağırdan almalarla vaziyeti götürürken bizim, bıçak kemiğe dayandı, herkes safını tayin etsin, işin sonu nereye varırsa varsın tavizsiz üslubumuz sayesinde bu defa anlık istihbaratlarla yanımızda yer aldı. Anlık istihbaratlar, hangi niyetle yapılmaktadır, ne kadar devam eder bilmiyoruz. Tabiatıyla kara kaşımız için olmamaktadır. Herkesin kendine göre hesabı olması da normal. İlginç olan Türkiye'nin iki düşmanı kendi millî menfaatinde yanına çekebilmesidir. ABD muvafakat ve istihbarat vermiş, İran, Türk bombardımanından kurtulan eşkıyayı kendi tarafında ateş altına almıştır. Haberlere göre peşmerge dahi teröristlerin kaçacağı bir takım yolları kesmiştir. Fakat Mesut Barzani'den aykırı sesler yükselmekte. Ordumuzun kuvveyi mâneviyesi son derecede yüksek. Büyükanıt Paşanın PKK kampları bizim için artık BBG evleri gibi demesi tam bir alaydır. Bundan böyle harekâtın yazı-kışı olmaz demesiyse ordumuzun kendine güveninin ifadesidir. Bunlarla da psikolojik darbe indirilmekte. Toparlarsak... ABD ile yeni bir dönemin başlaması muhtemeldir. Washington, samimi davranırsa harekât, yeni bir beyaz sayfa açılması için vesile olabilir. Bu da Amerika'nın bölgeden çıkmasına fırsat verir. Aksine bir takım hesaplar içine girilirse Türk-ABD münasebetleri bir daha düzelemez. Ancak gidişatın iyiye doğru olduğu seziliyor. Buna mukabil AB cephesinde mırın-kırın sesler yükselmekte. Bu sesler yarın daha gür çıkabilir. İç kamuoyuna gelince. O çok mühim. Böylesine büyük çaplı operasyonlara rağmen, bölücü örgüt, yine bu milletin kalbini kanatacak eylemlere girişebilirse bu defa halkta itimat kalmaz. Devlet, bütün hesabını ona göre yapmalı. Bu muharebenin bir de muhabere tarafı var. Herkes eline geçirdiği fotoğrafı yayınlamakta. Ama çıkarılan gürültüyle görüntüler ters nisbette seyrediyor. Genelkurmay, medyayı birinci elden bilgilendirmelidir. Gele gele nereye gelmiş olduk? Arkada kalan 25 sene içinde insani ve mali kayıplarımız çok büyük. Lakin, şu da bir gerçek, PKK bilmeden Türk Silahlı Kuvvetlerine muazzam bir iyilik yaptı. 60 Yıl savaşmayan bir ordu atalete düşermiş. TSK hem gerilla harbinde uzmanlaştı ve hem de sıcak temaslarla sürekli kendini yeniledi.. Bugün ordumuz, derin kış gecesi, yüksek dağlar ve derin kara rağmen yeri göğü inleten bir harekâtı yapabilmektedir. Bu hiç şüphesiz ki aynı zamanda bir mesajdır: Türkiye, bir dünya devletidir. Türkiye, bölgenin lideridir. Türkiye, olmadan bölgede kimse, hiçbir muvaffakiyete mazhar olamaz. Bir tarafta ekonomik savaş, dünyanın 17. ekonomik gücüyüz. Diğer tarafta askeri savaş, dünyadaki ilk beş askeri kuvvetin içindeyiz. Bunları kültürel savaşın tamamlaması gerekir. Genelkurmayın web sitesinde Rodos Adası ve Oniki Ada'ya dair yazılanlar da bunun habercisi olmalı. Ecdada sahip çıkmaksa, onu methetmekse, onunla iftihar etmekse işte burada.