*
Güçlünün haklı olması, dünya kurulduğundan beri değişmeyen kanundur.
*
"Gezi" diye gına getiren kelimenin aslı 'Gezi Parkı', O'nun aslı "Millet Bahçesi", aslının aslı ise Topçu Kışlası, daha da aslı Halil Rifat Paşa Topçu Kışlası.
Bu kışla 1780 yılında I. Abdülhamid Han tarafından inşa ettirildi. Bir yıl sonra çapulcu "geziciler" Kabakçı Mustafa öncülüğünde isyan ederek kışlayı tarümar ettiler. III. Selim Han zamanında tekrar inşa edildi. 1803'de başlayan inşaat 1807'de bitti. İlk mimar Arif Efendi, sonraki Mimarbaşı İbrahim Kâmi Efendidir. III. Selimin annesi Mihrişâh Valide Sultan da kışlaya kendi ismiyle harika bir cami yaptırdı.
Eser, II. Mahmud Han, Abdülmecid Han ve Abdülaziz Hanlar zamanında yangınlar vs gibi sebeplerle tamirler ve yenilenmeler yaşadı. Abdülmecid dönemindeki son mimar Kirkor Balyan'dır. Kışla, Osmanlı, Hind ve Rus mimari üslubuna büründürülmüştür. Sultan Abdülaziz Han'ın 1864'te Mısır seyahatini takiben burada yemek yemesi, kışla için tarihi kıymettedir.
31 Mart 1909 "laikçi" tertip isyanına da sahne olan kışlanın ortası Cumhuriyet'te "topçu" sahası yapılarak "Taksim Stadyumu" dendi. 1940'ta Lütfi Kırdar'ın valiliğinde ise Fransız mimar Henri Prost'un tavsiyesiyle yer ile yeksan edilerek ileride baliciler, esrarkeşler ve diğer cinslere mekân olacak bu yere "Millet Bahçesi" dendi.
İBB, İstanbul'u asli güzelliğine kavuşturma cümlesinden olarak türlü hukuki yobazlıkları aşa aşa nihayet 28 Mayıs 2013 Günü Gezi Parkı'na ilk kazmayı vurabildi. Tabiatiyle bazı ağaçlar, nakledilecekti. Bunun üzerine sosyal medyada bir fitne ateşi körüklendi. "Yetişin Taksim'de ağaçlar kesiliyor!!!" diye çevreciler tahrik edildi. Olay tertipti. Batının tv ve ajansları çok daha evvelden gelerek naklen yayın araçları kiralamıştı. O kargaşada polis, ölçüsüz güç kullandı. Çevrecilere insafsızca davranan o polisin paralel yapının polisi olduğu sonradan anlaşıldı. Niyet, hükümeti yıpratıp Uzun Adam'ı devirmekmiş. Çevrecilikle başlayan itiraz, terör ve isyana dönüşmüştü. Oyunun netleşmesi için 17 Aralık ve 25 Aralık darbelerinin çıkması gerekmekteydi. 31 Mayıs 2013'e kadar süren "Kabakçı Gezi İsyanı"nın hikâyesi budur.
İsyanın tezgâhlanmasında iç-dış bir çok unsur var. Bunlar doğru Ancak, bir doğru daha varki o hiç dile gelmedi. Şayet Topçu kışlası yeniden hayat bulsaydı "Mihrişah Valide Sultan Camiî" olanca zarafetiyle Taksim'de tekrar yükselecekti. Bilindiği gibi üç çeyrek asırdır dindarlarla Vatikan destekli laikçiler arasında Taksim'e Cami yapılma ve yapılmama ihtilafı sürüp gitmektedir. Belliki Başbakan Erdoğan, bu yolla o engeli aşmak istemiş. Kemalist gericiler, Vatikancı laikçiler, ajanlar ve çok uluslu Paralel Yapı, tekmeleyerek, dürtükleyerek uykudaki fitneyi uyandırıp tarihi bir hizmete mani oldular.
Bu seneye gelince aylar öncesinden "Gezinin yıldönümü" diye bir söylence başlatıldı. Sanki bir yortu gününden söz ediliyordu. Taksim'de terör ayinleri yapılacaktı. Yapılamadı, muratlarına eremediler. Birincisi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın devlet adamına yakışır tarzda tavizsiz davranması, dik durması; ikincisi ise Gezicileri aslında Tophaneli "baldırıçıplaklar" olarak gören malum sermayenin bu defa onlara divan kurmak yerine Başbakan'a Kordela kestirmek için Erbil'de yüz suyu dökmesidir.