Rusya, güya Gürcistan'ı tahliye etti. Fakat, etrafa Tiflis'i menziline alacak mesafede füzeler yerleştirdi. Şimdi Şaakaşvili "memleketini mahvetti" diye eleştirilmekte.. Otonom bir idare bir sabah bağımsızlığını ilân ediyor. Sırada diğeri var. Eleştirenler, kutlama telgrafı çekmezdi herhalde. Neticede komşumuz perişan oldu. İnsani yardıma ihtiyacı var. Türkiye, burası sanki 82. vilayetiymiş gibi ne lazımsa yapmalı. Türk Kızılayı'nın baştan beri orada olması çok isabetlidir.. Sıcak çatışmada taraf olmaktan kaçınan Washington, Gürcistan'a kargo helikopterlerinden başka deniz yoluyla da hastane ve yardım gemileri göndermek istemekte. Ama hemen yapamadı. Bunun üzerine bir kısım Amerikan basınında "Türkiye ile yeni tezkere krizi!" diye başlıklar atıldı. Hariciyemiz iddiayı tekzip ederek vaki müracaatın incelenmekte olduğunu açıkladı. Gürcistan'a deniz yoluyla gidecek bir yardımın bizim Boğazlardan geçmesi gerekmektedir. Buraların üçüncü devletlere nasıl kullandırılacağı Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle kayıt altına alınmıştır. Türkiye ve çoğu I. Dünya Harbi'nin galipleri olan bir kısım devletler, 1936'da İsviçre'nin şirin bir kasabası olan Montrö'de toplanarak Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının kullanılmasına dair bir akit imzalamışlardır. Sözleşeme 20 yıllıktır. 20 senenin hitamında taraflardan biri, fesih ihbarı yapmadığı takdirde yürürlüğü devam edecektir. Bağlayıcı bir sözleşme bulunduğundan Türkiye, hiçbir hukuki inceleme yapmadan geçiş izni veremezdi. Diğer devletlere karşı mükellefiyet doğabilir. Bu, meselenin bir tarafı. Diğer tarafına gelince. Malumdur ki Goben ve Breslav adlı iki Alman gemisinin Boğazları aşıp Karadeniz'de Rus Limanlarını bombalaması üzerine mecbur kalarak I. Dünya Harbine girmiştik. Washington, Moskova yeniden rakibi olsun istemiyor. Onun için Karadeniz'de bayrak dolaştırmak istemektedir. Belki de bütün bu yaşananlar bundan dolayı idi. Ankara, yoğurdu üfleyerek yiyecektir. Zira Kafkaslar bizim için beyaz tuzaktır.