Bu stratejiyi bekliyorduk, birkaç konuşmamızla yazımızda da dile getirdik, sayın Recep Tayyip Erdoğan, TBMM başkanlığına eşinin başı açık bir arkadaşını seçtirdikten sonra Çankaya'ya Abdullah Gül'ü gönderecekti. Bunu tahmin etmemek mümkün değildi. Böylece "devletin üç önemli makamı da aynı görüşün elinde" şeklinde dile getirilen itiraz bertaraf edilecekti. Bu itirazın şimdi geçerli tarafı kalmamıştır. Artık meclis başkanlığında sayın Köksal Toptan var, uzlaşmaysa en âlâsıyla yaşandı. Öyleyse dışişleri bakanı sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olmalıydı. Tayyip Bey bunu yapmıştır. Çünkü halk, 22 Temmuz seçimlerinde Abdullah Gül'ün seçilmesi için çok kuvvetli bir destek verdi. Bu muhteşem desteğe rağmen sayın Gül aday gösterilmeseydi, önümüzdeki mahalli seçimlerde AK Parti ağır bir ceza alabilirdi. Peki bu tercih bir gerilim, sürpriz olaylar gibi sıkıntılara yol açar mı? Başbakanın da meselenin bu tarafını uzun uzadıya düşündüğü kanaatindeyiz. Abdullah Gül, kendiliğinden "çekiliyorum" deseydi Tayyip Bey, çok büyük ihtimalle "hayır kal" demeyecekti. Fakat Abdullah Bey zımni/örtülü bir ısrar içinde oldu. O zaman yapılacak bundan başkası değildi. Tayyip Erdoğan böylece... Arkadaşına vefa gösterdi. Seçmen iradesine riayet etti, cesur adım attı. Risk aldı. Bir risk var mı? Bugün olmasa da bir zaman sonra olabilir. Bu netice, bu tercih, Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı yapma iradesi, halkın ezici çoğunluğunun tercihidir. Kim karşı çıkarsa halk nezdinde kaybeder. Abdullah Beyin mazisini kurcalamak, çöp sepetinden buruşuk kâğıtlar toplamak CHP'ye bir kere daha kaybettirecektir. Sayın Baykal cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra parti içinde kendisine kılıçların çekileceğini bildiğinden politik mübalağanın bütün fütursuzluklarını kullanmaktan çekinmeyebilir. MHP'ye gelince.... İlk günden "meclise gireceğiz" diyerek demokratik olgunluk sergilediği için bu parti adına artı puan olmuştu. Devlet Bahçeli- Ahmet Türk el sıkışması, ayrıca memnun etti. MHP daha büyümek istiyorsa, milletin gönlünde daha çok yer etmek arzusundaysa, ki bir parti için aksini düşünmek abestir, cumhurbaşkanlığı oylamasının yapılacağı celseye katılmakla kalmamalı Abdullah Gül lehine oy da kullanmalıdır. En azından gruba karışılmaz. Öyle kendi adayını çıkartmak gibi basit politik manevralara tenezzül edilmemeli. DTP ise Türkiye partisi olma yolunda önüne bir fırsat daha çıkıyor. Sağduyu ile hareket ederek Abdullah Gül için oy kullanmalılar. Gül'ün bütün Türkiye'yi kucaklayıcı bir üslup takınacağından zerrece şüpheleri olamaz. Toplantıya katılacaklarını açıklamaları bu parti için de lehte bir gelişmedir. En çok merak edilense TSK'nın tutumu... Kimse aksini beklemesin ve aşağılık kışkırtmalara asla soyunmasın. Bu asker, bu milletin askeridir. İçinden çıktığı milletin yüksek kararı ortada. O halde asker de hem bağlı olduğu millete duyduğu engin saygısı icabı ve hem de Peygamber Ocağında gördüğü terbiye ve demokrasiye bağlılığı itibariyle TBMM'nin iradesine azami şekilde hürmetkâr olacaktır. Seçilen sıradan bir isim değil. Hiçbir vasfı olmayan hanımı açık biri mi? Abdullah Gül gibi artık siyasette duayen mevkiine yükselmiş zarif, beyefendi ve uzlaşmacı, birleştirici karakterde bir şahsiyet mi? Bu insan, defalarca bakanlık yapmış, başbakan olmuş, son dışişleri bakanlığında ülkesini gayet iyi temsil etmiş birinci sınıf bir devlet adamıdır. Bundan dolayıdır ki kanaat önderlerinin hemen tamamı tam destek vermekteler. Onun için TSK'nın aklı selimi tercih edeceğine şüphe olamaz. Taşlar yerine oturuyor. Türkiye, dünya önünde demokratik bir ülke olduğunu isbat ediyor. Karar gül gibidir. Hayırlı olsun. Yurdumuz kazanmıştır, istikrar ve huzur kazanmıştır.