Olması gereken, buydu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şikago'daki NATO zirvesinde önemli aktörlerden biri iken, Başbakan Tayyip Erdoğan, günü birlik Tuna Vilayeti/Bulgaristan ziyaretinden dönüşte Ankara'ya uğrayıp Pakistan'a geçti, bu ülke meclisi Türk Başbakanı konuşurken tezahürattan sanki yıkılacaktı. Aynı anda bazı bakanlar, Tahran'dan Washington, DC'ye kadar çeşitli dünya başkentlerindeydiler. Her ay-yıldızlı kalem, bir altın imza atıyordu. Son NATO toplantısıyla bu teşkilattaki temsil derecemiz arttı. Yakın bir gelecekte genel sekreter muhtemelen bir Türk'tür. "Abdullah Gül, yerini arkadaşına bıraktıktan sonra Çankaya'dan partinin başına mı dönecek?" Gibi tahminlerin aksine neden BM Genel Sekreteri olmasın? Bunu yapabilirsek, milletimiz, devletimiz ve istikbalimiz adına mühim bir sıçrama gerçekleştiririz. NATO genel sekreterliği ve BM genel sekreterliğinin aynı anda Türklerde olması Türk dünyası, İslam dünyası ve mağdur doğu dünyası adına büyük muvaffakiyet demektir. İşte o zaman mümkündür ki BM o haksız BMGK uygulamasından kurtulur. Şüphesiz ki başarı da başarıyı çekmekte. İki bin yılı öncesi bunları bahsettiğimizde, yazdığımızda yadırganıyorduk. O yadırganan hususlar hakikat olma yolunda. Daha 1970'lerin ikinci yarısında "İslam BM Teşkilatı kurulmalı" demiştik. O zaman ne İKT vardı ve ne de İİT vardı. Bugün özünde böyle bir yapıya sahip olan bu teşkilatın mevcut genel sekreteri bir Türk. Bugün dünyada ilk yirmi ekonominin arasındayız, hedefimiz ilk onun arasında olmak. Yatırımcıda moral yüksek. Vatandaşta güven tam. Dünya, Türkiye'yi ilgi veya gıpta yahut kıskançlıkla takip etmekte. Bu azim, bu gayret, bu çalışkanlık sürerse ilk ona girmeyi belki on yıldan evvel yakalarız. Ama şüphesiz ki kıskaçlar da boş durmayacak. Suriye halkı ile asla değil ama rejimiyle aramız çok kötü oldu. Aynı şekilde Irak halkıyla asla ve asla değil ama güdümlü mezhepçi iktidar ile aramız her gün biraz daha kötüleşiyor. Şu var ki Irak'taki "muhtar Kürdistan"ın yarınki KIKC'mız olma yüzdesi yüksektir. İç-dış bütün bu seyirde kritik eşik yeni anayasadır. Anayasayı sadece Başkanlık sisteminden ibaret görmek yanlış olur. Ancak Başkanlık sistemi, aynı zamanda çok şeydir. Yeni yapılacak olan anayasa adlı devlet teşkilat kanununun çok maddeli olmaması gerekir. Az ve öz doğrusudur. Herkese düşen Türkiye sevdasının uzağına savrulmamaktır. Parti mensubu olmak başka, partizan olmak başka. Parti taassubu, sağduyu kabiliyetini zayıflatmakta. Şu günleri, bir imparatorluğu, bir buçuk asrı, üç padişahı, bir başvekili, kaç vezir, vekil, münevver ve on binlerce genci kaybettikten, darbelerle mahcup olduktan, 70 sentlere muhtaç durumlara düştükten.... sonra yakalayabildik. Kötü düşüşten sonraki uzun aralığın ardından Allah'a şükür ki dünya sahnesindeyiz. Ama orada kalamayız...