Harekâtın tahlili

A -
A +

Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak'a yerleşmiş teröristlere karşı hava harekâtından sonra kara harekâtına da girişti. Harekâtın karakteristiği şöyledir. Ordumuz iyi hazırlanmıştır. Hava harekâtı, kış ortasında başlatılmıştır. Kara harekâtı da aynı mevsimde yapılmaktadır. TSK böylece gerekirse ağır kış ve çok ağır tabiat şartlarına rağmen harekât yapabileceğini isbat etmiştir. Kullanılan tanktan dürbüne kadar birçok silah ve malzeme kendi malımızdır. Bu konuda ASELSAN ve TÜBİTAK çok sevindirici işlere imza atmaktalar. Türkiye içinde herhangi bir olay olmaması fevkalade memnuniyet vericidir. Böylece Kürt menşeli Türk vatandaşlarımız, devlete ne kadar bağlı olduklarını fiilen göstermişlerdir. Fakat DTP sokaktaki vatandaş kadar bile olamamıştır. Mahalli seçimlerde Diyarbakır ve bazı illerde belediye başkanlıkları merkez partileri tarafından kazanılırsa pekişme tam olacaktır. Kuzey Irak Kürt İdaresi de ilk ândaki tedirginlikten derhal kurtularak Türkiye'ye karşı hasmâne tutum sergilememiştir. Bu hususta bilhassa Neçirvan Barzani gayet dengeli konuşmalar yapmaktadır. Ankara'nın bu isme yatırım yapması ileri görüşlülük olur. Irak yönetimi de işimizi zorlaştırıcı bir şey yapmadı. Celal Talabani'nin davet edilmesi yerindedir. Ankara'ya gelmesi temin edilmeli, daha sonra bizden de Bağdat'a hey'etler gitmelidir. Buradan çıkan sonuç şudur: Türkiye dahilindeki ve haricindeki Kürtlerle PKK farklıdır. Örgütün etkisi azaldıkça taraftarı da azalacaktır. Bir diğer sonuç da KIKC'dir. Böyle bir hükmi şahsiyet yok. Fakat sanki Kuzey Irak Kürt Cumhuriyeti varmış gibi kollayıcı bir tavırla hareket etmemiz lazım. Tabiidir ki aynı müşfik tavrı, Irak'ın tamamı için de esirgemeyeceğiz. Irak, kıta sahanlığımızdır. Erbil'de okunan ezan bu tarafta da işitilmektedir. ABD ve dünya da harekât için karşımızda olmadı. Başbakanın ifadesiyle bu mevzuda dünya hiçbir zaman bu günkü kadar yanımızda yer almadı. Bu da hükümetin atak dış politikasının mahsulüdür. Diplomatik iknalarla askerî hazırlıklar paralel yürütülmüştür. Devlet, ilgili bütün kurumlarıyla tam bir ahenk içinde çalışmaktadır. Bu hasretinde olduğumuz bir güzelliktir. Kayıpsız savaş olmaz. Gayrı nizami bir harp yapılmakta. Bire on gibi bir zayiat vermekteyiz. Bu da fazladır. Ancak, teröristler, yıllardır bölgeye yerleşmiştir. Orayı çok iyi tanımaktadır. Türkiye sözcülerinin hemen tamamının, her konuşmalarında "hedefimiz terör örgütüdür, geçici olarak girdik, en kısa zamanda çıkacağız" demeleri, yanlıştır, işitenleri bıktırma noktasına getirdi. Bir de problemin uzun uzadıya konuşulacak bir başka boyutu var. Kısaca temas edilebilir. Bu örgüte yıllar ve yıllar boyu yardım edip onu semirtenler, üstümüze saldırtanlar bugün mecbur kaldıkları için bize destek olmaktalar. Onlardan bazıları Irak'ta işgalcidir. İşgalleri 5 yılı aştığı halde daha 5 gün bile dolmadan meşru müdafaa hakkını kullanan Türkiye'ye "çabuk çık" demekteler. Bunun görülmemesi mümkün değil. Şunun da düşünülmemesi olmaz. O teröristlerin yüzde doksandan çoğu Türk vatandaşı. Türk devlet kurumlarının bildiği bazı merkezler, bu insanları değişik zamanlarda ırk veya sosyalizm veya her ikisi adına farklı ideolojik fikirlerle yönlendirerek Türkiye'den koparıp dağlarda eğitti, mağaralarda beslediler. Bir fitne/bozgun unsuru bugün bir orduyu uğraştırır noktaya geldi. Buradan çıkan nedir? Türkiye, asla büyümesin istendi. Şimdi ise o merkezlerin silah fabrikaları çalışmakta. Onların silah fabrikatörleri asıl dünya muktedirleridir. Fabrikalarının haldır haldır çalışması, dünyanın bir yerinde, Afrika'da, Asya'da Orta Doğuda mermilerin cayır cayır yakılmasına bağlıdır. Nasıl hesap dışı kalır? Bu örgüt, silah ve malzemeyi nereden almaktadır? İstihbaratı kimler veriyor? Devletler arasında mutlak dostluk ve mutlak düşmanlık yok. Devlet temsilcilerimiz, Kuzey Iraklı Kürtler için "kardeşimiz ve akrabamız" dediler. Çok iyi ettiler. Fakat bir husus dikkatinizi çekmiyor mu? Kardeş zaten akrabadır. Neden iki kere tekrarlanıyor? Hayır, öyle değil. Orada bir gizli kelime var. "...kardeşimiz" deniyor. Nokta nokta yerlerde beyaz mürekkeple "din" yazılıdır. Şayet o alenî söylense türban kararını Anayasa Mahkemesine götüren şaşkın zihniyet, bu cümleyi de dâvâ konusu yapabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.