3. Köprü, 3. Havaalanı, İstanbul'un turizmde zirve olması gibi çok büyük hizmetlere imza atıldığı günlerin haftasında ağaç sökme-ağaç dikme derken 3 haftamız kayboldu, azımsanmayacak imaj zedelenmesiyle büyük maddi zararlara uğradık, birkaç kişi öldü, yaralanan insanlar oldu.
Problem, çevrecilik değildir. Çevreciliğe kim özen göstermez ki. Bu hadiselere şiddetin girmesiyle birlikte bazı batı başkentleriyle bazı batı medyasında Türk Hükûmeti, ağır dille yerilmeye başlandı. Bir karşı duruş başlamıştı. O kadar ki CNN, Kazlıçeşme'de Başbakan Tayyip Erdoğan'a destek için toplanan 1-1.5 milyon vatandaşımızı bile protestocular olarak göstermekten sakınmadı. Bild gazetesi, Türkiye Başbakanına yayın yoluyla alenen hakaret etti.
Bir büyük engellemeyle karşı karşıyayız. Türkiye'nin kontrollü büyümesine itirazları yoktu. Fakat ne gün ki büyüme hızlandı, her alanda sağlıklı gelişmeler olmaya başladı, o zaman hesap değişti. Türkiye, ekonomisini güçlendirmiş, ayakları üstüne doğrulmuş olduğu gibi çevresiyle de ilgileniyordu. Bilhassa Afrika'yla meşgul olmamız, sömürgeci dünyayı rahatsız etti. Belki İsrail'e geri adım attırmamıza razı olabilir, ama Afrika'ya girmemizi istemezlerdi. Orta Asya ve Türkistan Rusya ve Çin için, Afrika batı için kırmızı çizgidir. Çin keza Afrika'ya da sarkmıştır. Kara kıta bir-iki asır boyu bizden saklandı. Şimdi ise bu kıtada oyun kuruculuğu yapıyorduk. Bunlar ve daha birçok birinci sınıf büyük devlet faaliyeti içindeydik. İçeride her sahada büyüyor, dışarıda etki olarak genişliyorduk. Vaziyet bu olunca rahatsızlık duyanlar çoğaldı.
Şimdi çok daha net görülüyor ki Suriye ile sınırlar bitmiş, vizeler kalkmış, ortak kabine toplantıları başlamış, dostluklar kurulmuşken aramız niçin birdenbire çok fena şekilde açıldı? Suriye meselesinde asıl hedef Beşar Esed değildir. Asıl hedef, Suriye ile kapışarak kan kaybedecek muhtaç ve zayıf Türkiye'dir. Ankara, bunu fark edememiş olamaz. Ne var ki bu gibi zamanlarda her şey matematik kaidelerle yürümez. Bazen oyunun içine girilerek engelleme yapılır. Bütün zorlamalara rağmen Suriye'yle sıcak çatışmaya girmememiz bundan olsa gerek.
Biz, Büyük Türkiye için çırpınırken, dışımızdaki dünya küçük Türkiye peşindedir. Ancak, onlar menfaatimize uymasa da anlaşılabilir. Üçüncü devletlerin bize bire bir destek olmalarını beklemek saflıktır.
İçimizdekilere ne demeli?
Politikacı, akademisyen, gazeteci ve sanatçılardan bazıları nasıl olur da hırs ve duygularıyla hareket ederek hadiseyi bir iktidar meselesine indirgerler?
Nihai hedef Türkiye'dir.
Türkiye, büyüdüğünde bundan her vatandaş yararlanacaktır.
Türkiye küçüldüğünde bundan her vatandaş ziyan görecektir.
Şimdi herkes elini vicdanına koyup kendi kendisiyle hesaplaşmalı:
-Ben ne yaptım, ne yapıyorum?