Melih Gökçek, FP'den belediye başkanı olduğunda ilk işlerinden biri Kızılay'daki Hitit heykelini yerinden kaldırma teşebbüsüydü. Ortalık karıştı, devrin laikçileri ortalığa döküldü. Tartışmalar, açık oturumlar birbirini kovaladı. Fikrin sahibi, cin bakışı, cerbezesi ve bıyık altından gülmeleriyle rakiplerini çileden çıkarttı vs. Ama işte o kadar. Sadece havanda su dövüldü. Sadece sinirler gerildi. Sadece zaman öldürüldü. Sonunda güneş heykeli yerinde kaldı. Bugün o gırtlak patlatan, hançere yırtan münakaşaları hatırlayan var mı? Fakat bir sürpriz, aynı heykelin birkaç ölçü küçüğü Saraçhanebaşı'ndaki İBB bahçesinde. Biz dün gördük. Belki de çoktan beri oradaydı. Aynı dünya görüşünün mensupları bir zamanlar, o heykeli kaldırmayı cihadı ekber sayarken bugün benzeri İstanbul'a dikilmiş. Çünkü dün "Hititler'in Türk olduğu yalan, deniyor, bizimle alakasız bir kavme ait bir eserin başşehrin ortasında ne işi var?" itirazı yapılıyordu. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Osmanlıya reddiye niyetiyle teorik sapmalar olmuştu. Bu yüzden Sümerler, Hititler, Türk kabul ediliyordu. Sonra hata ilmen tesbit edildi. Rücu da oldu. O hatanın bir benzeri de şuydu. Osmanlı ve Selçuklu dışı her eser "elin gâvuru"na ait görülüyordu. Bundan da rücu oldu. Artık anlayış şu, bu topraklardaki her miras bize ait, ismi de Anadolu Medeniyetleri... Bu cemiyet şehirleşme sürecinde. Köylü toplum, kentli burjuva oluyor. Fikirler, teklifler, tepkiler, süreçler yaşanırken çarpışmalar olmakta. Bazen kaporta parçalanıyor, bazen yangın çıkıyor. Hitit heykeli kavgasından evvel 1974'te de Bülent Ecevit hükümeti ilk iş olarak Karaköy'e üryan bir kadın heykeli dikmişti. Sanki memleketin tek eksiği oydu. Çocuklara mama bulunamazken iktidar partisi böylesi abeslikler peşindeydi. Heykel dikilince matbuatta, siyasette, kahvede, çarşıda bir cayırtıdır koptu. Bir taraf dinsiz, kâfir diyor, diğer taraf laiklik ve Atatürk. Sloganlar havada uçuşuyordu. Sonra her şey küllendi. Heykel de tartışma da unutuldu. Bir de baktık o ucube heykel Yıldız Parkı'nın bir köşesinde. Şimdi şu bahsettiklerimizin hiçbir anlamı yok. Sadece zaman israf edildi. Kalkınmaya harcanacak enerji, kavgaya harcandı. Bugün 70'lerin o matbuat çekişmeleri, 90'ların Melih Gökçek'li tv programları gündeme gelse sadece gülünür. 25 sene sonra da bu türban, baş örtüsü, üniversite kapısı, Anayasa Mahkemesi dâvâsı gibi olaylara gülünecektir. O günkü toplum, bugünlere ziyan yıllar diye bakacak, bir kısım üniversite baş öğretmenlerindeki seviyeye acıyacaklardır. Bu ülke aydını hep şaşırttı. Ancak siz, 25 sene sonra CHP genel merkez binasının bahçesinde başörtülü bir kadın heykeli görürseniz şaşırmayın...