Gerçekleşmesinde en fazla zaruret olan projelerden biri, hükümetin 10 bin gencimizi özel okullarda okutma niyetidir. Projenin esası şöyle. Ülke çapında yapılan bir araştırmayla desteğe muhtaç ailelerin çocuklarından isteyenler, merkezi bir imtihana tabi tutulacak, bunlardan imtihanı kazanan 10 bin genç, kendilerinden hiçbir para alınmadan kolejlerde okutulacaktır. 10 bin az bir rakkam değildir. İleride sayı daha da yükselebilir. Buna rağmen bazıları, daha ilk günden öküz altında buzağı aramaya başladılar. Bir zaman sonra susacaklarını ümit etmiştik, mahkemeye kadar gittiler. Üstelik hezar hayf ki Danıştay'ın kapısını çalan Eğitimsen ismindeki sendika. Dava için gösterdikleri gerekçe şudur: Böyle bir uygulama eğitimdeki eşitlik ilkesine aykırı olur. Halbuki 10 bin fakir genç, bir rüyayı gerçekleştirecek, Türkiye kim bilir kaç bin altın beyne kavuşacaktı. Bu bir teşvik sebebi olacak, bir çok öğrenci de aynı imkânı yakalamak için daha çok çalışacaktı. Böylece eğitimde kalite artacaktı. Ayrıca eğitimin bir parçası olan özel okullar sektörü bu yolla destek bulacak, öğretmenlik biraz daha prim yapacak, yabancı dil bilen sayısında bir ânda büyük artışlar yaşanacaktı. Bu ülkenin 10 bin evladını daha iyi imkânlarda okutmak isteyen kadrolar mahkemeye verilmez, sadece alkışlanır. Bizde ne yazık ki, aksi oldu. Buna rağmen yanlış hesap Bağdat'tan döner. Danıştay, bir mahkeme sıfatıyla şikâyet üzerine meseleyi anlayıp dinlemek için geçici durdurma kararı almıştır. Eğitimsen'e yakışan bu değildi. 10 değil de neden 100 bin genci okutmuyorsunuz? diye dâvâ açsalardı tebrik ederdik. Ama kalkıp bu yaptığınız eşitlik ilkesine aykırıdır, neden 10 bin gence imtiyaz sağlanıyor? diyorlar. Acaba bir depremde enkaz altından insan çıkartmak da eşitliğe aykırı mı? Eğitim enkazından insan kurtarmak da onun gibi. Biri aykırıysa diğeri de aykırı olmalı. Hayırlı işe engel çok çıkar. Her kafa, dev projeleri kavrayamaz.. Hükümet kararından geri adım atmamalı, fikrin ısrarcısı olmalı. 10 bin değil, 10 genç dahi okutulsa kazançtır.