Kavga çıkartmadan cumhurbaşkanı seçemiyoruz. Atatürk'ten sonra yeni reisi cumhur seçilirken Fevzi Çakmak, gerekirse meclisin etrafını askerle kuşatacağı tehdidini savurarak İsmet İnönü'yü Köşke taşıdı. Eğer, 1946 Seçimleri hileli olmasaydı 1950'de Reisi Cumhur olan Celal Bayar, 1946'da iş başına gelecekti. 1960'da kanlı bir darbe yapan Cemal Gürsel, Bayar'ı devirerek bu makama oturmuştu. Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, hep problemli seçildi. 12 Eylül 1980 darbesinin sebebi kanlı terördü. Fakat bir sebep daha vardı, TBMM'nin cumhurbaşkanını bir türlü seçememesi. Kenan Evren'e Çankaya yolu böylece açıldı. Turgut Özal, dahi politik çekişmeler arasında yukarıya çıktı. Müzmin muhalif CHP o gün de meclise girmemişti. Süleyman Demirel'in "Çankaya'nın şişmanı" olması nisbeten sükûnet içinde gerçekleşti. Buna rağmen ağır laflar edildi. Ahmet Necdet Sezer zaten post modern darbe sürecinde meydana çıkartıldı. Aslında olay 70 yıllık değil. Daha öncesine gitmeyelim. Tanzimat'tan sonraki manzara da aynı. Abdülaziz'in hunharca şehit edilip, yerine 5. Murad'ın tahta oturtulması, onun indirilip Abdülhamid'in çıkartılması, O'na karşı darbe yapılıp V. Mehmed Reşat'ın getirilmesi dünkü bugünlerdir... Genelkurmayın web sitesindeki metinde birçok sebep ileri sürülmekte. Asıl sebep başbakanlık, meclis başkanlığı ve cumhurbaşkanlığının aynı dünya görüşündeki insanlar tarafından temsil edilebilme keyfiyetidir. Diğer iddialar bahane. Toplum, hâlâ birbirini tanımıyor. Hakim tayin edilen birinin nereden gelirse gelsin cübbesini giymesinden itibaren vicdanıyla hareket edeceğine inanıldığı halde Cumhurbaşkanına kuşkuyla bakılmasının izah edilir tarafı yoktur. Şayet sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olursa uzlaşma getirir. Huzurumuz eksilmeyecek, artacaktır. Eşinin örtüsü, kendisinin 30 yıl önceki konuşmaları kimsenin umurunda değil. Hükümette geçen hizmet yıllarında imtihanını tam vermiştir. Ilımlı, zarif, dünyayı tanıyan ve herkesçe sevilen bir şahsiyet. Hal böyle iken Deniz Baykal, "Cumhurbaşkanı değil, kapıkulu seçiyorlar" diyerek ortamı inanılmaz çapta gerdi. Genelkurmay açıklaması üzerine dünyanın değerlendirmesi şudur. -Türkiye, cumhurbaşkanı seçerken yine kavga ettiler. Fransa da aynı işi yapıyor. Orada askerin böyle bir müdahale düşünmesi bile imkânsızdır. Bizdeki üçüncü dünyalılık. Taraflar mahkemede, silahlı kuvvetler, gelirim haa!! diyor. Muhalefet, iyi çalışmadı, çözüm üretmedi. Üstüne üstlük, elinde silah gücü olanlar devreye girmeye heveslendi. Hem de mesele yargıya intikal etmişken. Hani yargıya intikal eden ihtilaflara dair konuşmak yasaktı? Çankaya'ya çıkacak bir başkası Abdullah Gül'den daha donanımlı, uzlaşmacı ve makul olacak değil. İki sağ parti bunu bildikleri halde CHP ile iş birliği yaptılar. Aynı günlerde Erdoğan Teziç'e suikast tiyatrosu yaşandı. Sonunda asker gelsin, müdahale etsin diyen ana muhalefet, sıkılmadan "iktidar muhtırayı hak etti!..." diyebildi. Ama son sevinen iyi sevindi. Herkes sandı ki sert açıklama karşısında Başbakan Erdoğan, tıpkı 12 Mart'ta Demirel'in yaptığı gibi arkasına bile bakmadan çekip gidecek. Hükümet, sinmedi, geri adım atmadı, sarsılmadı, dik durmasını bildi. Başbakan önce rutin gündem gereği Kızılay toplantınsa katıldı. Burada ilk mesaj verildi, "Cumhuriyetimizin 100. Yıl hedeflerine kilitlendik" dedi ve tabiî âfetler gibi siyasi âfetlerin de olabileceğine işaret etti. Öğleden sonraysa hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, o fevkalade açıklamayı yaptı. Tali kurum asli kuruma kafa tutamazdı. Bu açıklama, yüreklere su serpti, şimdiden tarihe bir şeref levhası olarak asıldı. Hükümet taviz vermemişti. İktidar muktedirdi. Bu arada başbakan Tayyip Erdoğan'ın genelkurmay başkanı Büyükanıt'a "olmadı paşam, aramızda konuşabilirdik!" dediği basına sızdı. Hakikaten olmamıştı. O halde bu tatsızlık niçin oldu? Çünkü bu hadiseden hükümet dışında ona karşı olan herkes yara aldı. AK Parti bugün seçime girse siler-süpürür. Bazı partiler, kesinlikle sandığa gömülür. Sebep net şekilde anlaşılmış değil. 9 Mart 1971 benzetmesiyle genç subaylar ihtimali ortaya atıldı. 12 Mart Muhtırası, 9 Mart tarihinde darbe gerçekleştirecek bir kısım genç subayları teskin için verilmişti. 27 Nisan Muhtırasının da bundan doğduğu, gençlerin heyecanını yatıştırmak maksadıyla açıklandığı ileri sürüldü. Kutlu Doğum Haftası'nı 23 Nisan'a alternatif gibi göstermek mantık zorlamalarıdır. Kutlu Doğum Haftası, seneler evvel Diyanet tarafından ihdas edildi. Millet, doğum gününde Peygamberini anacaktır. Kim, niçin rahatsız olur? İnsanların Sevgili Peygamberimize -aleyhisselam- muhabbetlerini izhar hürriyeti yok mu? Türk'ün dini İslamiyet'tir. Bu iletişim çağında nelere heves ediliyor. Üzerine titrediğimiz TSK'yı bazı aklı ermezler yıpratmasınlar. Kimsenin laiklik gibi bir derdi yok. Buna kesinlikle inanmalı. Fakat asker üzerinden siyaset yapmak isteyen partiler, askere dalkavukluk yaparak nam salmak isteyen şarlatan gazeteciler, sözde okur-yazarlar, sahtekâr akademisyenler çok. Geçmiş olsun. Bütün Türkiye'ye geçmiş olsun. "Rejim tehlikede" abartmaları, darbe kahramanlıklarıyla yeni bir krizin eşiğinden döndük... Birbirimizi tanıdıkça, peşin hükümlerden kurtuldukça her şey daha güzel olacak.