Türkiye, çok uzun yıllardan sonra tek parti iktidarıyla yönetilme şansını yakalamıştır. Bir partinin 365 milletvekili gibi nadir görülecek bir çoğunlukla iktidara gelmesi, istikrar ve güvenin doğmasına sebep oldu. Bu hadiseyi 3 sebebe bağlayabiliriz. Halkın sağduyusu, demokratik hayat ve Recep Tayyip Erdoğan'ın önüne çıkan türlü engellere rağmen bıkıp usanmadan yoluna devam etme azmi. İstanbul'a hizmet, Türk siyasetine Tayyip Erdoğan diye bir isim armağan etti. 28 Şubattan sonra artık bir tıkanma mecraına gidilmişti. Onun için İstanbul'a hizmetleri unutulmayan Erdoğan'ı seçmen de unutmadı ve partisine büyük bir teveccüh gösterdi. Erdoğan ve arkadaşlarının seçimi kazandıkları andan itibaren sevinçlerini bile kontrol ettiklerini dikkatli herkes fark etmiştir. Tayyip Erdoğan liderliğinde elde edilen netice gerçi zihinlerde şu suali de uyundırmıyor değildi. "İstanbul, büyük bir şehir, yönetimi kolay değil. Ancak, belediye başka, hükümet başka". Bu fikir nazariyede haksız değildi. Belki de Erdoğan'ın başlangıçta engelli olması kendisi için iyi olmuştur. AK Parti iktidarı stajı ikinci kaptan eliyle yapmıştır. Bu imkân, AK Parti genel başkanına gidişatı kenardan takip ederek daha soğukkanlı değerlendirmeler yapabilme fırsatı verdi. İcraatlara gelince... Savaş ortamında önceki hükümet devam etseydi dolar, büyük ihtimalle 2 milyonu aşardı. Bu hükümetlerdeyse önce yerinde saydı sonra inanılmaz ölçüde düştü. Emeklilere verilen sözde maaş ayıbı nisbeten düzeltildi. Yolsuzluklarla çok ciddi mücadeleye girişildi. Maliyede, dış politikada, milli eğitim ve kültür bakanlıklarında ataklar yapıldı. İç istikrar ve güvenin avdetiyle birlikte sermaye yatırıma yöneldi. Yollar, toplu konutlarla inşaat sektörü, ihracatla tekstil ayağa kalkmaya başladı. Ekonomik kiriz önce durduruldu sonra aşıldı. Tezkere konusunda bir yalpalanma yaşandıysa da bu mesele dahi son derecede soğukkanlı takiplerle şu günlerde makul şartlara bağlandı. AB ile sürdürülen temaslar fevkalade olgundur. AB'nin bütün bahaneleri elinden alınmaktadır. Kıbrıs mevzuunda hiç olmadık kadar radikal kararlar alınmıştır. Amerika, Türk dünyası, AB ve İslam alemi dörtgeninde dengeli bir siyaset güdülmektedir. Komşularımızla aramız her gün biraz daha iyiye gidiyor. Enflasyon 17 yıldan beri ilk defa eksi vermekte. Asker, medya ve iş dünyasıyla uyum iyi gitmektedir Buna rağmen dış borçlar yüksek, dövizin kaypaklığı devam ediyor. İşsizlik alabildiğine yüksek. Akaryakıt hâlâ astronomik. Vergiler, tükenme noktasındaki orta sınıfı bunaltıyor. Esnaf ve tüccar, "devlete çalışıyoruz" diye şikayette bulunmakta. Buna rağmen kabine üyelerinin her biri iyi niyet ve gayretle çalışmaktalar. Tayyip Erdoğan seçimlerden önce bize sıkıntıların 3 yılda ortadan kalkacağını söylemişti. Bunu daha sonra millete de ilan etti. Bu 3 yılın bir yılı geçti sayılır. İki yılın daha güzel olması lazım. Çok ciddi hatalar olmasa vaziyet onu gösteriyor. 2005 Türkiye için bir kader dönemeci olabilir. 9 Aylık bir kadro, hükümet edebileceğini isbat etmiştir. Bir kaç hükümet çıkartacak kadar zengin bir ekibe sahipler. Vatandaş ümitli. Kabinedekileri ailesinin bir ferdi gibi görüyor. Onları seviyorlar. Bu sevgi iktidarın sermayesidir. İçinden çıktığı halkla bütünlüğünü kaybetmeyen iktidar mevkiini de kaybetmez. Meclis tatile girerken hükümetin karnesi iyi. Daha iyi günler ümidiyle. Daha çok çalışmalar. Herkesin kendini aşma mecburiyeti var. Hükümetin daha çok.