Ergenekon Terör Örgütüne ait iddianame 13. Ağır Ceza Mahkemesi kalemine tarih ve numara kaydıyla verilmişse de henüz dâva açılmamıştır. En basit ifadeyle iddia makamının 2455 sayfalık bir dilekçesi mahkemeye sunulmuştur. Şüphesiz ki mahkeme, karakuşi bir inceleme yapamaz. Buna rağmen bir süreç devam ederken medyada her gün bir sızıntı malumat okuyoruz. Sanırsınız ki Çernobil'den radyasyon sızıyor. İddianame üzerinde yayın yasağı varken, dâvâ daha görülmeye başlanmamışken, adı geçenler de şüpheli sıfatını taşırken bu sızmalar, nasıl ve niçin? Manzara dört koldan devam eden pehlivan tefrikası gibi. Yakında dizisi de yapılır herhalde. ÖSS soruları hazırlanırken bile matbaacılar âdeta karantinaya alınmakta, bırakınız soruyu dışarıya tek harf bile sızmamakta. Tekrar ediyoruz. Bu kadar ciddi, müstakbel zanlı hatta belki mahkum isimler için hayati, "asrın dâvâsı" diyebileceğimiz bir suçun omurgasını teşkil eden bir yazılı metin, nasıl oluyor da mahkemenin kapısından, penceresinden parça parça uçup dışarı çıkmakta? Eğer böyle devam ederse iddianame sulandırılmış olacak ve inandırıcı tarafı kalmayacaktır. Sızan bilgilerden ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış şu ân kimse bilmiyor. Ama mahiyeti ne olursa olsun 2455 sayfalık devâsâ bir metne atıfla bunlar kamuoyuna aktarılmakta... Sanki iddianame Kafdağı'nın ardında. Hadise giderek efsaneye dönüşüyor. Öyle ki efsane aslını aşabilir. Yanlışa kanmış kitleleri doğrusuna inandıramazsınız. Tâ 600 yıl gerilere gittik. Tibetlere ulaştık, Hindistanlara girdik, son çeyrek asırdaki bütün cinayetleri, faili meçhulleri Ergenekon'a bağladık. Ergenekon'u Agarta yaptık vs. Yazılanlara yalan demiyoruz. Fakat tamamı doğru da demiyoruz. Şüpheli insanlar için şüpheli yayın yapılmakta. Dehşetli bir bilgi kirlenmesinden kaygılıyız. Üzerinde durulması gereken gizlilik derecesi taşıyan bu evrakın dışarıya pazarlanması konusudur. 2455 sayfa. Binlerce belge. Bir kamyonet dolusu klasör. Bunların elbette karakuşi/üstünkörü incelenmesi mevzubahis olamaz. Ama bir taraftan da iddianame tahrif oluyor, bozulup çığırından çıkartılıyor. Fazla mesai ile işler çabuklaştırılmalı, yasak bir ân evvel kalkmalıdır. O zaman, heyecanlar yatışır, sadece ilgililer üzerinde yazıp konuşur...