Erivan deyip durmaktayız. Ermeniler "Erivan" diyor, biz de öyle söylemekteyiz. Bunun sebebi tarih şuuru noksanlığı. Halbuki Bugün Erivan denen şehir, bizim dünkü Revan'ımızdır. IV. Murad Han tarafından fethedilmiştir. Bu fethin hatırasına Topkapı Sarayı'na muhteşem bir köşk ilave edilerek ismine Revan Köşkü denmiştir. Dördüncü Murad, 28 yaşında vefat etmiştir. Demek ki Revan'ı fethettiğinde büyük büyük dedesi Fatih Sultan Mehmed Han'ın yaşlarındadır. O da dedesi gibi cengaver yapılı bir yiğittir. Ne var ki bu sultan bir takım pespaye tiyatro oyunlarıyla seneler var ki ağır iftiralara maruzdur. Oyunun arkasında düşman intikamının olmadığı iddia edilemez. Aynı şekilde Fatih'e bile iftiralar atılabilmekte. Kendisine olmasa anasına iftiralar yapılmakta. Düşman fikriyatı, emelleri yazıya dökülmekte, sonra bunlar nesillerimiz tarafından gerçek kabul edilerek benimsenmekte. Kötülenen Osmanlı olduğu için de kimse bundan rahatsız olmamakta. Oysa onlar senin dünkü devlet reislerin. Mazi her şeyiyle senin, sana ait ve sen ondan sorumlusun. Şerefini alıp mes'uliyetini itemezsin. Diğer taraftan İstanbul'a Yunanlılar bugün dahi Konstantinopol demekte. Fatih'in Şehri Konstantin'in şehri olarak zikredilmekte. Buraya dair hayalleri devam etmekte. Neyse ki İstanbul'a Konstantinopol demiyoruz. Revan'a Erivan dediğimiz gibi böyle bir hata da işleyebilirdik. Biz bölgenin koca çınarıyız. Ne Yunanlılarla ne Ermenilerle kavgaya tutuşmalıyız, ne de diğerleriyle. Ermeniler, Van'ı istiyorlarsa Yunanlılar da İstanbul'u istemekteler. Buna şimdi de otonom Kürdistan'ın Diyarbakır'ı istemesi gülünçlüğü eklenebilir. Suriye de Hatay'ı istemekteydi. Çok daha evvelinde Bulgarlar, Edirne'yi istemiş hatta bir ara işgal de etmişlerdi. Aynı şekilde Ruslar Kars ve Ardahan'ı önce işgal etmiş, sonra kuvvetlerimiz istirdat edince eli kanlı katil Stalin zamanında isteyip durmuşlardı. Güney Kıbrıslı Rumlar şu saatte dahi KKTC'yi istemekteler. El ağzı bu çuval değil ki büzesiniz. İsteyen ister. Onlar isterken biz ne dedik? Yurtta sulh, cihanda sulh. Halbuki atalar ölçüyü ortaya koymuş. "en iyi müdafaa taarruzdur". Biri bizden bir yerleri istiyorsa biz de oralardan bir yerler üzerinde caydırıcılığı temin için hak iddia etmeliydik, hiç olmazsa bunu hissettirmeliydik. Yapmadığımız için hep kaybettik. Devamlı olarak Yunanlılardan, Atina siyasetinden müşteki olduk. Ermeni'den el aman dedik. Yılgınlık gösterdik. Lakin bir güne bir gün Selanik, Halep, Revan veya Batum demedik. Oralara dair her şeyi unuttuk. En azından caydırıcılık için böyle konuşabilirdik. 12 Ada'yı ağzımıza almayınca elimizde kalmış 2-3 Adayı bile talep etmeleri şımarıklığına katlanıp durduk. Her komşumuzla iyi geçineceğiz. Bölgenin büyüğüyüz. Fakat bunu aczimize verene de yeri hatırlatılmalı. Bücür Ermenistan, laf anlamıyorsa oranın Erivan değil, Revan olduğu tapusuyla ortaya konmalı. Hatırlarsınız Ermenilerin yine azıttıkları günlerdi, Turgut Özal, kafamızı kızdırmasınlar huduttan iki bomba sallarız. deyince yer yerinden oynamıştı. Biz söyleyelim, biz iddia edelim onlar tasalansınlar, onlar aksini isbata çalışsınlar. Ermeni konuşuyor, biz savunmadayız. Utana-sıkıla İstanbul'un Fethini kutluyoruz? Sebep, Yunanlılar gücenmesin. Büyük Fetih kutlu olsun. Torunlarının sokaklarda top koşturduğu yaşta bu ulu millete İstanbul ve Revan, Bağdat, ve Selanik armağan eden iki Sultan, sultan oğlu sultan Fatih Sultan Mehemmed Han'la IV. Sultan Murad Hanlara bin rahmet olsun. Emperyal niyet başka emperyal miras başka. Biz, Türkiye Cumhuriyeti, bir yüce imparatorluğun devlet-i ebede müddet devamıyız. Bu coğrafyadaki her karış toprak üzerinde biz söz sahibiyiz. Bu coğrafya bizden sorulur. Silkinme vaktidir.