Buna "kimliğe özen" de diyebilirsiniz. Alakasız gibi gelebilir ama değil, '60'lı yıllarda Avrupa'ya ilk defa adım atan Türk işçisi, büyük heyecanla karşılansa da hayaller de soldu. Batılı "Türk" denince yüzyılların birikimiyle zihninde bir tipleme yapıyordu. 100 okka ağırlığında, tomruk enseli, pala bıyıklı adamlar. Gidenler tabii ki böyle değildi. Bu taraf, şaşırtsa bile yadırganmamıştır. Ne var ki yadırgattığımız taraf çok oldu. Avrupalı, Türkleri sadece tasvir ettiğimiz fiziği ile hatırlamıyordu. Onların hakkımızdaki diğer kanaatleri daha güzeldi. Zaman zaman bu konularda hayal kırıklığı yaşandı. Temizlik, zarafet, kibarlık, sosyal ilişkilerdeki seviye gibi. Batıda bir imajımız olduğu gibi doğuda da bir imajımız var. 1920'li yıllardan sonra Türk askeri ilk defa bir Arap memleketine gidiyor. Oralarda hakkımızda çok güzel imajlara sahip insanlar bugün de yaşıyor. Bu imajı yıkmamak ve yakmamak lazım. Irak topraklarındaki herkese kardeşçe el uzatmalıyız. Orası yalnızca müteahhidimize iş sahası olarak görülemez. Amerika'ya taşeron görüntüsü ise hem içerde hem dışarda felaket olur. Gittiğimiz topraklarda ilk zamanlar tereddütle karşılanabiliriz. İlk zamanlar bazı yerlerde direniş de olabilir . Kayıplar vermemiz de sürpriz sayılmasın. Türk askeriyle yerli halklar arasına ajanlar girebilir. Bilhassa Kürtler kullanılmak istenecektir. Bütün bunları aşma durumundayız. Halk, Türk askerini hayalindeki yerine oturtabilmeli. Bunu biz yapacağız, yapmaya mecburuz. Peşin hükümle yaklaşanlar bile zaman içinde rahatlamalıdır. Onun için subayımızı askerimizi iyi hazırlamalıyız. Askerimizin farkı olmalı. Amerikalı, İngiliz, Polonyalı askerler gibi işgalci muamelesi görmemeliyiz. Böyle muamele görmemek ortak yanlarımızı ön plana çıkartmakla mümkün. Gidecek subay ve askerlere Irak'ın sosyal, beşeri, etnik ve dini yapısı çok iyi belletilmeli. Askerimiz, Iraklıya Irak'ın istikrar ve menfaati için oraya gittiğini inandırmalıdır. İmamı Azam'ın, Abdülkadiri Geylani, Hazreti Ali gibi din ulularının türbelerinde dua eden, Cuma namazında halkla birlikte secdeye varan, yoksul, düşkün ve mazlumların derdini paylaşan "müslüman Türk" askeri dışlanmayıp benimsenecektir. Güneydoğuda dahi ilk dönem önemli hatalar işlenmişti. Temsil kabiliyet ve şekli önemli. Yalnızca Bosna, Kosova, Somali ve Afganistan'ı düşünüp aldatan bir iyimserliğe kapılmayalım. Bölge insanı, onlardan biri ve kardeş olduğumuza kalben inanmalılar. Bu inancı uyandırmak meşakkatsiz olmaz. Türk milleti de hükümeti de devleti de unutmamalı... I. Dünya harbinden sonraki en büyük askeri, siyasi ve satratejik olayla karşı karşıyayız. Tezkerenin ilk günden geçmesi gerekiyordu. Takdir bugüneymiş. Milli irade, milli menfaatlerimiz için Mehmetçiği nihayet vazifelendirdi. İmaja dikkat... Yolları açık, yüzleri ak olsun. TBMM'nin kararı, Türk, Kürt ve Araplar ve Ortadoğu için hayırlı olsun.