İmzasız mektup, yargısız infaz

A -
A +

Kısa bir süre evvel bu sütunda "Askerliği konuşma vakti" ismiyle bir yazı kaleme aldık. Söylenmek istenenler, iki ana başlık altında toplanabilir. Birincisi mevcut yapıda tadilata gidilerek sürenin kısaltılması. Bu geçiş safhasıdır. İkincisi ise esas görüşümüz, ordunun profesyonelleşmesi teklifi. 500 bin üniversite mezununun profesyonel asker olarak TSK bünyesine alınmasını teklif ediyoruz. Bunları ele alırken de ordunun dövizli askerlik, kısa dönem askerlik, yedek subaylık, koruculuk gibi parçalardan kurtulması gerektiğini dile getirdik, jandarma, yedek subaylık ve astsubaylığın kaldırılmasına işaret ettik. Çünkü ortaya koyduğumuz sistem tamamen farklı. Bu sistemde okuma bilmeyen delikanlı köyden alınıp ona okuma yazma öğretilmeyecek. Ordunun lisan bilen, mesleği askerlik olan elemanları bulunacak. O yazımız, bir değerli astsubay okuyucumuzu çok incitmiş. Aklımızın ucundan dahi geçmeyen ithamlar bize mal edilmekte. Biz astsubaylığa bir şey demiyoruz. Bizim de kıymetli astsubay dostlarımız var. Mevzu, müessese olarak ordu. Çağ teknoloji ve insan kalitesi olarak bir yerlere gelmiş. Her gün onlarca bazen yüzlerce mail alıyoruz. Bedelli askerliğin çıkmasını istiyorlar vs. Biz de bu meyanda fikirlerimizi dile getirdik. Kaldı ki jandarma subaylığı ile bizim de yıldız takarak teğmen rütbesiyle terhis olduğumuz yedek subaylığın da kaldırılmasını da teklif ettik. Şayet böyle bir uygulama çıkarsa mevcut jandarma subaylarıyla astsubayların nasıl istihdam edileceği ayrıca konuşulur. Jandarmanın bilhassa büyük şehirlerde ihtiyaç olmaktan çıktığını herkes kabul etmekte. Keza yedek subaylık, adayın hayata giden yolunu kesmekte. Astsubaylık, ihtiyaç olunan sahalarda sözleşmeli sivil memurluğa dönüşebilir. Bunlar iyisi kötüsüyle şahsi fikrimiz. Üstelik yazıda TSK'nın da kadro azaltarak 500 bine ama tamamen profesyonel hale getirilmesini teklif etmekteyiz. Ortaya koyduğumuz görüşlerden kimse rahatsız olmadı, aksine bir emekli general telefon açarak kendisinin de tamamen aynı görüşte olduğunu söyledi. Fakat zarfın üzerindeki damgadan İpsala'da görev yaptığı anlaşılan bir astsubayımız çok incinmiş. Her şey mümkün, biz anlatamamış olabiliriz, okuyan yanlış anlayabilir. Yadırgadığımız gerçekten saygı ile kaleme alınmış mektupta isim, imza, adres, mail gibi irtibat imkanlarının olmayışı. Bu şuna benziyor, biri size bir telefon açıyor, bir şeyler söylüyor, itham ediyor fakat sizin iki kelime etmenize fırsat vermeden telefonu suratınıza kapatıyor. Halbuki önce dinlemek lazım. Bu imkânlardan mahrum bırakmak, yargısız infaz gibi değil mi? Bir mektup geliyor, bir de bakıyorsunuz ki büyük emek vererek ülkeniz için kaleme aldığınız görüşlerde başka niyetler aranmış. Size ait olmayan fikirleri yakanıza iliştirmeye kalkan insana ulaşmak istiyorsunuz, ne mümkün? Elinizde yalnızca itham dolu satırlar taşıyan dilsiz bir mektup var. İmzasız mektup, yargısız infaz gibimize geliyor. Halbuki telefon açarak da niyet sorulabilir. Kastımız daha sağlıklı, verimli müesseseler. Daha evvel de kaymakamlığın kaldırılması gerektiğini, belediye başkanlığıyla valiliğin birleştirilmesini yazmıştık. Kimse alınmadı. Az evvel dediğimiz gibi başka alınanlar da olmadı. Şu alınganlık dahi bir şeylerin habercisi değil mi? Burada yazmamızın sebebi fikirlerimizi herkesle paylaşmak için. Tabiî ki okuyanlar karşı görüşlerini bildirecekler. Ne var ki lütfen imza. Çekinmeye mahal yok. Bize yazılan emanettir. Emanete ihanet olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.