Yoksulluğun azaltılmasına dair uluslar arası bir konferanstayız. Otel salonu hayret edecek kadar dolu. Yabancı konuklar da orada. İş yapmak istediği halde imkân bulamayan müteşebbis adayına 'mikro kredi' açarak ülkedeki yoksulluk derecesi aşağılara çekilmek isteniyor. Önce fikrin Türkiye'deki takipçisi Aziz Akgül konuşuyor, sonra hareketin fikir babası Bangladeş'li ilim adamı Muhammed Yunus. En son Başbakan Tayyip Erdoğan kürsüde. Başbakan, konuşmasının bir yerinde "size güveniyoruz" dedi. Cümlesini bitirmesiyle birlikte "biz, sana güvenmiyoruz" diye bir haykırış patladı. Protestoda bulunan 20 yaşlarında bir kızdı. Sivil polisler, saniye sektirmemişlerdi. Kızın ağzını kapatmak isteyenler oldu. Başbakan, kürsüden polislere müdahale etmemeleri, konuşması bitince söz hakkı vereceğine dair isteğini birkaç kere tekrarladı... Fakat protestocuyla görevliler çekişe çekişe dışarı çıktılar. Protestocu kız, ülkenin İMF'ye teslim edildiğini iddia ediyordu. Onun için güvenmemekteydi. Erdoğan konuşmasını bitirip teşekkür edince bu defa farklı bir noktadan aynı yaşlarda bir delikanlı "hani söz hakkı verecektin?" diye bağırdı. Halbuki kız orada değildi. Delikanlı da öfkeliydi, o da dışarı çıkarıldı. Hadise yaşandığı ânla sonrası bakımından şöylece değerlendirilebilir. Demokratik ortamda en aykırı fikre de tahammül lazım. Hele protestocu 20'li yaşlardaki delikanlılarsa. O kız veya erkeğin 10 sene sonra AK Parti'de milletvekili olmayacağını kimse iddia edemez. O gençler de neticede bu ülkeyi düşünmekteler. İnternet cafelerde gidip vakit öldüreceklerine istenmedik muameleleri dahi göze alarak böylesi taşkınlıklar yapabilmekteler. Belki parti örgütü yönlendiriyor. Öyle bile olsa netice değişmez. Şunu demek istiyoruz. İnsanlara yanlış yaptıklarında yanlışlarını görme şansı vermeli. Diğer konu medyanın meseleyi ele alış tarzı. Genç, bağırıp da polisler kendisini derdest ettiklerinde toplantıyı birlikte takip ettiğimiz aziz dost Dr. Ömer Faruk Turan'la birlikte "eyvah" demekten kendimizi alamadık. Medya, bir kere daha ucuz haberciliğe kaçacak ve böylesine hayati bir derde çözüm arayışı güme gidecekti. Nitekim öyle de oldu. Medya son derecede sıradan iki protestoyu ön plana çıkartmış, yoksulluk meselesi gölgede kalmıştı... Polisimiz çok çok çok mesafeler aldı. Polis, dünkü polis değil. Ama en beklenmedik olayda bile soğukkanlılığı korumak için biraz daha eğitim gerekiyor. Medya ise ne yazık ki yerinde saymakta. Medyanın artık bu yoz tavrı terk etmesi gerekir. Bu medyanın artık ciddi habercilik yapamayacağına dair kaygılarımız var.