Avrupa Birliği'ne girsek de girmesek de doğuyu ve orta doğuyu ihmalimiz isabetli bir devlet politikası olamaz. Uzun vadeli siyasetimizde AB'ye kabul edilmeme veya bu birliğin dağılma ihtimalini de mutlaka göz önünde bulundurmamız şarttır. Bir ara İpek Yolu bayağı gündemdeydi. Hatta bu cümleden olarak demiryolunu da devreye sokuyorduk. Projenin devam ettiğini tahmin ediyoruz. İstanbul boğazını aşan demir ve kara yolu uygulamalarımızın da hayata geçmesiyle İpek Yolu yeniden tarih sahnesine çıkmış olacaktır. Üstelik bu defa daha kuvvetlenmiş biçimde. O zaman Pekin'den Londra'ya kadar uzayan bir İpek Yolu yaşarız. İpek Yolu gibi İnanç Yolunu da hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu yol da dünkü hayatımızda bir şekilde vardı. Türkistan'dan kalkan hacı adayları önce İstanbul'a gelip Eyüp Sultan hazretlerini ziyaret ediyor, İstanbul'da görülmesi gereken yerleri ziyaret ettikten sonra Mekke'ye gidiyorlardı. Balkan Müslümanları da aynısını yapmaktaydılar. İnanç turizmi giderek artmaktadır. Bu sebeple bu işi layıkıyla organize etmek lazım. Şimdi sadece doğu ve Balkan Müslümanlarını değil orta doğu ve Afrika Müslümanlarını da getirebiliriz. Herhalde kimse hacı adaylarının güneyden kalkıp önce İstanbul'a gelmesini teklif ettiğimiz gibi anlamsız bir düşünceye kapılmaz. Doğumuz ve batımızdan gelen hacı adayları dünkü hayattan bir sahne, bu sahne tekrar edebilir. Onun gibi sair zamanlarda da diğer turist gruplar inanc turizmi cümlesinden çekilebilir. İnanç ve merak sahipleri için Türkiye bir derya, yeter ki hakkıyla duyurulsun. Bizdeki kadar inanç merkezi bir başka memlekette olsa neler yapmazlardı. İstanbul'u ve elbette Türkiye'yi yeniden doğu, uzak doğu, orta ve kuzey Afrika'nın merkezi haline getirmeliyiz. Böylece doğudan batıya, batıdan doğuya gidip gelen İpek Yolu trafiği ile güneyden kuzeye, kuzeyden güneye seyreden İnanç Yolu trafiği Türkiye'nin zenginleşmesine yardımcı olacaktır. Bu ne demektir? Bu, Kerkük -Yumurtalık, Bakü- Ceyhan petrol hatlarının kazandırdığını çeşitlendirmek olacaktır. Böylece ülkemiz, İpek Yolu, İnanç Yolu ve petrol yollarıyla tam bir yol çatısı görevi yapacak ve tabii bunun menfaatine kavuşacaktır. Hele hele Turgut Özal'ın fikrini ortaya attığı Barış Suyu projesi hakikat olsa. Tezada bakınız. Şam'a burada Dımeşk diyorlar. Güzel su demekmiş. Şam güzel sularıyla meşhur. Fakat bugün bu Şam'ın içme suyu Fransa'dan geliyormuş. Bizde ise nice sular boşa akıyor. Ne kadar koptuğumuza uzaklaştığımıza en basit misali dün gece yaşadık. En sıradan bir cümle 'lütfen cep telefonlarınızı kapatınız' bu hatırlatma, Türkçe'yle İngilizce ve Fransızca'dan sonra 4. dil olarak duyuruldu. Halbuki Türk gecesiydi. Suriye halkı aynen Türk halkı. Zaten büyük annesi veya babası Türk olmayan yok gibi. Bir çok kimse eski zabitlerimizin torunu. Dedeler Türkçe biliyormuş, ölmüşler, babalar biraz biliyormuş onlar da hemen hemen yoklar. Torunlar hiç bilmiyor. Kaçıncı tekrar olursa olsun, fayda var. Biz komşularımızla düşmanlığa ayırdığımız zamanın onda birini buralarda Türkçe'nin yaşamasına ayırsaydık bugün manzara çok farklı olurdu. Zararın neresinden dönülse kârdır. Buranın iş adamları Türkiye ile ticaret yapmak için sebepler arıyor. Şam, o kadar yakın ki. Erzurum kadar yakın. Van'dan daha yakın. İpek Yolu, İnanç Yolu...Bir de Bağdad Yolu var. Yol, medeniyettir.